Gıda markalarının logoları ve kurumsal kimlikleri sürekli yenileniyor. Bu yenilenme, değişen zevkler ve eğilimler, gelişen değerler ve artan rekabet dahil olmak üzere bir dizi faktörden kaynaklanmaktadır.
Bu değişimler marka için kısmi de olsa “‘rebranding” diyebiliriz. Rebranding, genellikle markayı yeniden konumlandırmak, olumsuz çağrışımlardan uzaklaşmak veya markayı yukarı yönlü hareket ettirmek için yapılır. Ayrıca, yeni bir yönetim kurulunun iletmek istediği yeni bir mesajı da iletebilir. Çoğu kere de, yeni yönetimin kendi varlığını kabul ettirmek olarak algılanıyor.
Hangi amaç ve sâik ile olursa olsun, logo değişimi kaygan bir zemindir.
Önceki hafta Murat Ülker, sosyal medya adreslerinde Ülker’in eski logolarını paylaştı. İşin nostaljik tarafı olsa da, bir markayı dinamik kılan bu değişimi gözlemlemek açısından güzel bir paylaşımdı. Keşke, Ülker’in logo ve kurumsal kimlik değişiminin sürecini ve arka planda yaşananları kendisinden dinleyebilseydik… Ben de konu üzerinde araştırmaya başladım.
Logo ve marka stratejisi
Geçen hafta ise marka ve iletişim danışmanlarından oluşan WhatsApp grubumuzda, otomobil markalarının logo değişimleri üzerine bir tartışma açıldı. Arkadaşlar ilginç yorumlarda bulundular. Son yıllarda logo değişim süreci hızlanmış durumda, gıda markalarında da öyle… “Elimdeki notlar bağlamında, gıda markalarındaki logo ve kurumsal kimlik değişimleri ile ilgili bir yazı tam yerinde olur” dedim.
Logo değişimi, marka portföy stratejisine yön verme ihtiyacının bir sonucudur. Ayrıca, pazarın büyüme yönüne bağlı olarak değişen iş stratejisinin ve birleşmesi/ayrışması gereken değer önerisinin bir yansıması olarak logo değişimine gidildiği söylenebilir. Trendyol, Hepsiburada, Yemeksepeti logolarının değişimine böyle bakabiliriz.