Faruk Şüyün: Giresun’un yeşil şöleni

Bundan önceki “Yeşil Lezzetler Festivali ve Giresun’un yenilebilir otları” başlıklı Odak yazımı “Giresun’un Yeşil Lezzetleri Festivali’ni anlatmaya devam edeceğim” diye bitirmiştim…

Giresun’un Yeşil Lezzetleri Gastronomi Festivali, 2023’te başlayan, geçen yıl gerçekleştiren ikincisine de katıldığım her yıl büyüyerek devam eden bir etkinlik. Giresun Turizm Platformu’nun öncülüğünde, yerel yönetimler, üniversite ve gastronomi uzmanlarının işbirliğiyle düzenlenen festival, Giresun’un doğal ve kültürel zenginliklerini gastronomiyle buluşturuyor. Festivalin temel amacı, Giresun’un yerel ürünlerini ve kullanılan malzemeler gereği vejetaryen olan mutfağını dünya sahnesine taşımak.

Karadeniz’in yemyeşil kucağında, dalgaların şarkısıyla dans eden Giresun, doğasının cömertliğiyle yoğrulmuş bir mutfak hazinesi. Festival’in ilk gününde. Atatürk Meydanı’nda, toprağın, otun ve emeğin lezzete dönüştüğü coşkulu açılış şöleninde, Giresun’un ruhunu bir kez daha hissettim.

Her şey, Debboy’dan (Gazi Caddesi’nin tepesinde dolmuşların son durağı olan yere verilen isim) yükselen tulum sesleri ve yöresel kıyafetli gençlerin neşeli dansıyla başladı. Gazi Caddesi’ni bayram yerine çeviren kortej, Giresun’un bereketini, hikâyelerini ve lezzetlerini Atatürk Meydanı’na taşıdı. Meydan, âdeta bir doğa sofrasıydı. Stantlarda taze ısırganlar, karalahanalar, galdirik, sakarca ve bir önceki yazımda anlattığım daha nice otlar… El yapımı reçeller, odun ateşinde pişmiş mısır ekmekleri, asma yaprağından yapılanları hiç aratmayan fındık yaprağı sarmaları… Her biri, bu toprakların dilinden konuşuyordu.

Vali Mehmet Fatih Serdengeçti’nin açılış konuşması, bu şölenin sadece damakları değil, ruhları da doyurduğunu hissettirdi: “Bu festival, turizme, iyi tarıma ve sağlıklı yaşama bir armağan” dedi. Haklıydı. TÜİK 2024 verilerine göre Giresun’da doğuşta beklenen yaşam süresi Türkiye ortalamasının yüzde 1.7 yıl üzerinde. Bu bereketli topraklar, sadece lezzet değil, yaşam da sunuyor.

Festival, Giresun’un vejetaryen mutfağının bir zafer geçidiydi. Karalahana sarması, ısırgan çorbası, fasulye diblesi, hamsikoli, fındıklı burma tatlısı… Her biri, doğayla insanın kucaklaşmasının eseri. Fındık, sadece tarımın değil, mutfağın da kralı. Fıstıklı kebap varsa, neden fındıklı yemekler olmasın? diye düşünmemek mümkün değil…

Etkinlik öncesi Giresun/Tirebolu ve İstanbul/ Kavacık’taki Doğal Dükkân’ların sahibi, Festival Komitesi Başkanı Şevket Alaeddinoğlu beni yaylaya çıkardı. Fındık ve kiraz ağaçlarının, çay ve yabanmersini fidanlarının, çilek seralarının arasında şehrin üzerinde güneş batışını seyrederken Şevket Bey, festivalin ruhunu şöyle özetledi:

“Herkes yeşil lezzetler için çalıştı. Geçmişten gelen birlik beraberlik ruhunu bugüne taşıdık. Giresun’da müthiş bir potansiyel var. Etkinliğimize gelen herkes lezzet konusunda neredeyse şiir yazıyor. Ürünlerimiz büyük ilgi görüyor. Dünyanın 20 ülkesine ürünlerimizi gönderiyoruz.”

Onun bu sözleri, festivalin sadece bir yemek etkinliği değil, Giresun’un kültürel ve doğal mirasını dünyaya açma misyonunu taşıdığını hissettiriyordu.

Çok Okunanlar

Benzer Haberler
KAÇIRMA

Şefler aynı fikirde: Dışarıda her şey yerim, tavuk asla!

Şefler restoran menülerinin en “güvenli” tercihi gibi görünen tavuk...

Mevsimlik Tarımın Yükü Çocukların Omzunda!

Türkiye’de çocuklar en yaygın olarak mevsimlik gezici tarım alanında...

Japonya’nın başı pirinçle dertte

Pirinç hemen hemen tüm Uzak Asya ülkelerinin bir numaralı...