İspanyol mutfak devriminin 30’uncu yılının kutlandığı Madrid Fusión sahnesinde, “Devrimi aramamalıyız, ona takıntılı olmamalıyız. Devrimler planlanmaz, gerçekleşir” diyor Ferran Adria. Malum kendisi devrimin öncülerinden. Restoranı El Bulli’de yaptığı iç kısmı sıvı, dışı incecik bir zarla kaplı olan zeytin, o zamanlar gastronomi dünyasında çok büyük yankı uyandırıp bir akımın da öncüsü olan çalışmalarındandı.
Bu 23’üncü edisyonunda Madrid Fusión, İspanyol mutfağının çoğunlukta olduğu, gastronomi dünyasının ağır toplarını sahnede bir arada toplayıp hepsini aynı anda İspanyol mutfağının devinimiyle alakalı konuşturdu. Madrid Fusión’un kurucusu José Carlos Capel’e göre ‘moleküler mutfak’ veya ‘yeni İspanyol mutfağı’ gibi tanımlar tutmadı. Bu isimsiz bir devrimdi. Fransa gibi gurme mutfak geleneği olmayan bir ülkede kaleye saldırmadan yapılan bir devrimdi.
Yayıncı Toni Sagarra ise konuyla ilgili güzel yorumlardan birini yaptı: “Devrimlerle ilgili en önemli şey sonuçlar ve yeni şeylere geçişte evrimleşmektir. Bu devrim bizi haute cuisine’de (yüksek mutfak sahnesinde) dünya lideri yaptı. Bir zamanlar Fransa’nın olduğu yer artık İspanya’nındır, bu yadsınamaz bir gerçektir.”
Yok, Toni Sagarra’nın abarttığını düşünmeyin. Madrid’de attığım kısa bir tur ve ziyaret ettiğim birkaç restoran bana bunu tekrar hatırlattı. Bambaşka bir aurası var bence yenilikçi İspanyol şeflerin. Bilimsel çalışıyor olmaları, tek bir doğruya bağlı kalmamaları sayesinde de sınırlarını geniş tutarak bu noktaya gelmişler.Organizasyon boyunca düzenlenen etkinliklerde ünlü şefler yeni tekniklerini gösteren yemekler yaptı.
Tarif vermekle kalmıyor…
2003’ten bu yana her yıl ocak ayında düzenlenen bu etkinlik, dünyanın dört bir yanından, farklı disiplinlerdeki gastronomi profesyonellerini bir araya getiriyor. Madrid Fusión, mutfak sanatlarının geleceğini şekillendiren bir forum olarak görülüyor. Çünkü dünyanın en iyi şefleri burada en son tekniklerini paylaşırken yeni akımların doğuşuna da öncülük ediyor.