Güneş görmeden kapalı ortamlarda, toprak olmadan yetiştirilen sebzelerin, açık alanlarda güneş ışıklarını görerek yetişen sebzelerden daha tatsız olduğunu düşünebilirsiniz. Peki bu doğru mu? Yeni bir araştırma, tam da bu sorunun cevabını aradı…
Dikey çiftlikler, sebzelerin üretildiğini hayal ettiğimiz yerlerden çok farklıdır. Dikey olarak yetiştirilen bitkiler, genellikle toprak ve doğal ışığın olmadığı kontrollü ortamlarda iç mekanlarda yetiştirilir. Bu tür yetiştirme koşulları ortalama bir tüketiciye muhtemelen daha az “doğal” gelecektir. Araştırmacılar, dikey olarak yetiştirilen sebzelerin tadı konusunda alışveriş yapanların şüpheciliğinin farkında.
Bu amaçla, Danimarka ve Yeni Zelanda’daki bir grup araştırmacı, tüketicilerin açık alanda yetiştirilen organik yeşilliklerin tadını dikey olarak yetiştirilenlere tercih edip etmediklerini belirlemek için bir çalışma yürüttü.
Dikey tarımla yetişen sebzelerin tadı kötü mü?
Tüketicilerin dikey olarak yetiştirilen ürünleri satın alma ve yeme isteği, kontrollü çevre tarımı (CEA) endüstrisi için potansiyel bir zorluk teşkil ediyor. Isıtma ve soğutma gereksinimleri nedeniyle kârlılık ve çevresel sürdürülebilirlik de dikey tarımın karşılaştığı diğer zorluklar.
Ancak bu engeller aşılsa bile, tüketiciler dikey olarak yetiştirilen yeşillikleri yemeye isteksizse, teknolojinin sürmesi mümkün olmaz.
Yeni gıda ürünlerine yönelik şüphecilik, muhtemelen neofobi (yeni korkusu) ile bağlantılı. Önceki araştırmalar bazı ülkelerdeki tüketicilerin diğerlerine göre yeni ürünleri daha kolay kabul ettiğini gösteriyor. Çin, Rusya, Singapur, Hindistan, Malezya, Almanya, İngiltere, İrlanda ve Avustralya’da tüketici tutumları bu bağlamda olumlu görünüyor.
Ancak diğer araştırmalar, dikey tarım ürünlerinin geleneksel ürünlere göre görsel olarak daha çekici olmasına rağmen, tat ve lezzet konusunda endişeler olduğuna işaret ediyor.
2021 yılında, yaklaşık 500 İngiliz tüketiciden dikey tarım veya organik tarımdan elde edilen şeftalilerden beklentilerini tanımlamaları istendi. Tüketiciler dikey tarımla yetiştirilen şeftalileri ‘yumuşak/sulu tatta’, ‘yapay’, ‘küçük’ ve ‘soluk’ şeklinde tanımladı. 2017 ve 2020 araştırmalarında ise organik olarak etiketlenen ürünlerin ‘taze’, ‘sulu’, ‘sağlıklı’, ‘tatlı’, ‘yüksek vitaminli’ ve ‘yoğun aromalı’ olduğu görüldüğü belirlendi.
Yeni araştırmanın yazarlarından Michael Bom Frøst, tüketici şüpheciliğinin psikolojik neofobi kavramının bir örneği olduğunu belirtiyor, “Bu, bazı tüketicilerin yeni şeyler denemekten o kadar da mutlu olmadıkları anlamına geliyor. Bu eğilim yeni teknolojiler için büyük bir engel olabilir. Bilgilendirme ve tüketici eğitimi yoluyla ele alınması önemlidir” diyor.
Tüketiciler dikey tarım ürünlerini nasıl değerlendirdi?
Türünün ilk örneği olarak kabul edilen bu çalışmada, Yeni Zelanda Gıda Bilimi Bölümü’nden araştırmacılar, tüketicilerin dikey olarak yetiştirilen ürünlerle ilgili önyargılarının doğru olup olmadığını belirlemeye çalıştı.
Araştırmacılar, Danimarka’daki 190 tüketiciden dikey olarak yetiştirilen sebzeleri körlemesine tatmalarını, derecelendirmelerini ve organik olarak yetiştirilen muadilleriyle karşılaştırmalarını istedi. Analiz edilen sebzeler roka, bebek ıspanak, bezelye filizi, fesleğen ve maydanozdu.
Bulgular organik yeşilliklerin çok az farkla birinci olduğunu ortaya koyarken, tüketicilerin dikey olarak yetiştirilen ürünleri de neredeyse aynı oranda beğendiklerini gösterdi. Roka salatalarını beğenme konusunda hiçbir fark tespit edilmezken, bebek ıspanak ve fesleğenin iki çeşidi arasında çok az fark bulundu. Bezelye filizleri iki kez test edilmiş, bir seferinde dikey tarımla yetiştirilen çeşit, diğerinde ise organik çeşit birinci çıktı. Katılımcılar için tek net kazanan organik olarak yetiştirilen maydanoz oldu.
Bom Frøst, “Tat açısından, şüpheci olmak için hiçbir nedenimiz yok. Gerçekten de katılımcılar, dikey olarak yetiştirilen bitkilerin, tadının en iyi olduğunu düşündüklerimiz organik ürünler kadar iyi olduğunu düşünüyor” diye konuştu.
Dikey tarım, sürdürülebilir beslenme vaat ediyor
Frøst’a göre bu çalışma, tüketicilerin dikey olarak yetiştirilen ürünlerle ilgili önyargılarının tadına bakar bakmaz değiştiğini açıkça ortaya koyuyor. Araştırma ekibinde yer alan bir diğer isim olan Sara Jaeger ise bulguların dikey yetiştiriciliğin bugünkünden daha yaygın hale gelmesinin önünü açtığına inanıyor.
Dikey tarım teknolojisi, gıda güvenliğini artırma ve yenilenebilir elektrikle çalıştığında geleneksel tarımın önemli çevresel etkilerini azaltma potansiyeline sahip.
Araştırmadan elde edilen sonuçlar Food Quality and Preference dergisinde yayınlandı.