Ölçmediğimiz şeyi iyileştiremeyiz. Bu durum özellikle yeşil dönüşüm ve bunun potansiyel sosyo-ekonomik etkileri için de geçerli. Dünya Ekonomik Forumu tarafından BCG iş birliğinde yayınlanan “Eşitlikçi Bir Geçişin Hızlandırılması” başlıklı rapor, yeşil dönüşüm çabaları ile sosyal sonuçlar arasındaki kesişimi ortaya koyuyor. Rapor, farklı ülkelerin yeşil dönüşümde eşitliği sağlamada karşılaştıkları fırsat ve zorlukları vurgulayan altı eşitlikçi geçiş arketipi tanımlıyor.
Yeşil dönüşüm için herkese uyan tek bir yaklaşım yok. İklim politikalarının maliyet ve faydalarının her ülke için net bir şekilde ortaya konması gerekiyor. İklim azaltma eylemlerinin sosyo-ekonomik etkileri daha iyi anlaşılmadıkça, iklim eyleminin kendisine karşı bir tepki oluşması ve küresel toplumun 1.5 dereceyi görünürde tutma becerisinin riske girmesi de muhtemel. Bu örnekler, Türkiye’nin yeşil dönüşüm sürecini anlamak açısından da önemli.
KAPSAYICI YEŞİL DÖNÜŞÜMÜ BENİMSEYENLER: BİRLEŞİK KRALLIK
Yüksek gelirli, hizmet odaklı ekonomiler, ekonomik eşitliği sağlarken mevcut yeşil teknolojiler aracılığıyla emisyon yoğunluğunu azaltma konusunda önemli adımlar atıyor. Nitelikli işgücü ve yüksek finansal kapasite güçlü yönleri arasında yer alırken, rekabet gücünün azalması, hayat pahalılığı baskıları ve yaşlanan işgücü potansiyel zorluklar olarak görünüyor. Örneğin; Birleşik Krallık, küresel sera gazı emisyonlarının yaklaşık yüzde 1’inden sorumlu ve 2050’de net sıfıra ulaşmayı hedefliyor.
Hükümet, 2024 yılına kadar kömürle çalışan enerji santrallerini aşamalı olarak kapatmayı, yenilenebilir enerji kaynaklarını artırmayı ve yeni nükleer enerji kapasitesine yatırım yapmayı planlıyor. 2030 yılına kadar piyasa likiditesini arttırmak için 100 milyar sterlinin üzerinde özel yatırım potansiyeli yaratmayı taahhüt eden bir Yeşil Finans Stratejisi ortaya koydu. Hükümetin Yeşil İşler Görev Gücü, yüksek karbonlu sektörlerde çalışanların geçiş süreci boyunca desteklenmesini ve kadınların yeni yeşil işlerde eşit şekilde temsil edilmesini sağlayarak vasıflı bir işgücü yaratmayı amaçlıyor. Ancak Birleşik Krallık’ta eşitlikçi bir geçişin önündeki zorluklar, geçim sıkıntısının giderek artan bir endişe kaynağı olmasıyla birlikte ortaya çıkıyor.