Didem Eryar Ünlü: Geleceği değiştirmek için tek umut, iklim eylemi

İstanbul Bilgi Üniversitesi Öğretim Üyesi Dr. Ahmet Aydemir, “Mevcut iklim politikalarıyla devam edilmesi bizleri kısa ve uzun vadede farklı ve önemli risklerin beklediği bir geleceğe götürüyor, ama geleceği değiştirmek için hala umut var, bu da yalnızca iklim eylemiyle mümkün. Bilimsel veriye dayalı, kapsayıcı ve sürdürülebilir politikalar ışığında, kamu, özel sektör, sivil toplum ve akademinin ortaklaşa hareketiyle dünya hala kurtarılabilir” diyor.

nan Dünya Günü’nün 2025 yılı teması bu sene “Bizim Gücümüz, Bizim Gezegenimiz” olarak belirlendi. Ana odak ise, “yenilenebilir enerji kapasitesinin 2030 yılına kadar üç katına çıkarılması hedefiyle, küresel ısınmaya karşı kolektif eyleme geçmek” olarak tanımlandı. İstanbul Bilgi Üniversitesi Öğretim Üyesi Dr. Ahmet Aydemir, bu tema ve hedef doğrultusunda sorulması gereken soruları iki ana başlıkta toplayabileceğimizi söylüyor. Birinci soru; “Gezegeni korumak ve ekosistemde olumlu sosyal etki yaratmak için bireysel olarak neler yapabilirim?’”. İkinci soru ise; “İklim değişikliğiyle mücadele etmeleri ve ekonomik, sosyal ve çevresel kaynakları korumaları için kamu kurumları, özel sektör şirketleri, sivil toplum örgütleri ve akademiyi nasıl harekete geçirebilirim?” Bu soruların sorulmasının bireysel olduğu kadar kurumsal düzeyde de farkındalık yaratacağını ifade eden Dr. Aydemir’e göre, geleceği değiştirmek için hala umut var. Nasıl mı? Sözü kendisine bırakalım…

Sadece iklim bilimcilerin değil sosyal bilimcilerin de gündeminde olmalı

“İklim değişikliği, dünya nüfusunun yarısının ayda en az bir kere su kıtlığı yaşamasından biyoçeşitliliğin rekor hızla azalmasına, son yirmi yılda toprağın %20’sinin kullanılamaz hale gelmesinden her yıl on milyonlarca hektar ormanın yok olmasına kadar geniş yelpazede etkiler yaratıyor. Bu gelişmeler, dezavantajlı durumda olan ülkeleri geri dönülemez hasarlar bırakacak şekilde etkileyerek sosyal, ekonomik ve çevresel olarak toparlanmalarını güçleştiriyor. Türkiye özelinde ise Güney Doğu ve İç Anadolu bölgelerinde yaşanan çölleşme, kuraklık ve bunlara bağlı olarak gerçekleşen tarımsal verim kaybı, Karadeniz bölgesinde yaşanan yağışlar ve takip eden seller ve erozyon, Marmara, Ege ve Akdeniz bölgelerinde ise susuzluk ve orman yangınları ön plana çıkıyor. Üstelik bu etkiler hem Dünya hem de Türkiye için sadece çevresel birer tehdit olmakla da kalmıyor; iklim göçleri, geçim kaynaklarının kaybı ve sosyal kutuplaşma gibi sosyoekonomik tehdit ve kırılganlıkları da beraberinde getiriyor. Bu da iklim değişikliği konusunun yalnızca iklim bilimciler değil sosyal bilimcilerin de gündeminde olması gerekliliğini gösteriyor.”

Veri merkezlerinin enerji tüketimi önemli bir sorun

“İklim değişikliğine dair güncel verilere baktığımızda bazı alanlarda umut verici gelişmeler yaşandığını görebiliyoruz. Küresel anlamda fosil yakıtlara kıyasla temiz enerjiye iki kat fazla yatırım yapılması ve güneş ve rüzgârenerjisinin bugüne kadarki en ucuz ve en hızlı büyüyen elektrik kaynakları haline gelmesi iklim değişikliğiyle mücadelede olumlu gelişmeler olarak ön plana çıkıyor. Öte yandan teknoloji, iklim değişikliğiyle mücadelede benzeri görülmemiş fırsatlar sunuyor. İkiz dönüşüm kapsamında var olan üretim yöntemlerin daha sürdürülebilir hale getirilmesi ve gezegen ve canlıların sürdürülebilirliği için yeni teknolojilerin geliştirilmesi sürdürülebilirlik bu mücadeleye önemli katkılar sunuyor. Bununla birlikte dijitalleşme, özellikle veri merkezleri, teknolojik altyapılar ve milyarlarca parametreli yapay zeka modellerinin enerji tüketimini ciddi anlamda attırması sebebiyle karbon ayak izimizi arttırma riskini de taşıyor.

Bilimsel veriye dayalı, kapsayıcı ve sürdürülebilir politikalar gerek

“Mevcut iklim politikalarıyla devam edilmesi bizleri kısa ve uzun vadede farklı ve önemli risklerin beklediği bir geleceğe götürüyor. Kısa vadede aşırı hava olayları ve çevre kirliliği, çevresel anlamda bizleri bekleyen en önemli riskler. Bu riskleri ise zorunlu göç, yerinden edilme, silahlı çatışmalar, toplumsal kutuplaşma, artan eşitsizlikler ve azalan insan hakları gibi sosyal ve ekonomik riskler takip ediyor. Uzun vadeli risklere baktığımızda ise çevresel olarak aşırı hava olayları ve çevre kirliliğinin yanında biyoçeşitlilik kaybı, doğal kaynakların tükenmesi ve ekosistemlerin çökmesi gibi geri dönülmesi zor tehlikelerin bizleri beklediğini söyleyebiliriz. Bununla birlikte, bu geleceği değiştirmek için hala umut var, bu da yalnızca iklim eylemiyle mümkün. Bilimsel veriye dayalı, kapsayıcı ve sürdürülebilir politikalar ışığında, kamu, özel sektör, sivil toplum ve akademinin ortaklaşa hareketiyle dünya hala kurtarılabilir.”

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Çok Okunanlar

Benzer Haberler
KAÇIRMA

4. Tarım Şurası Başladı, Mutlu Doğru ,Taner Öztürk Agro tv

https://www.youtube.com/live/Cqlgzts4L9I

Ünlü peynir markasında hile tespit edildi: Bakanlıktan yeni taklit ve tağşiş listesi

Tarım ve Orman Bakanlığı, taklit ve tağşiş ürünler listesine...

Ereğli Bereket Tarım konkordato talebi reddedildi, iflas kararı verildi

Konya merkezli Ereğli Bereket Tarım Hayvancılık Sanayi Ticaret Limited...

Tarım arazilerine yönelik hisseli satış uyarısı

Bursa Mudanya İlçe Kaymakamlığı tarım arazilerinin noter üzerinden hisseli...