Dava süreci beş yıldan uzun sürse de bu kararın, Türkiye’de basın ve ifade özgürlüğünün içinde bulunduğu koşullar açısından önem taşıdığı kuşkusuz.
Aslında Yargıtay 4. Hukuk Dairesi’nin kararını, yalnızca beni değil, bir bütün olarak gazetecilik mesleğimizi ilgilendirmesi nedeniyle daha önce zaten yazacaktım.
Sadece gazeteciliği ilgilendirdiği için de değil üstelik. Davanın açıldığı 2017 yılından bu yana, çok sayıda meslektaş, gazetecilik diğer sahalardaki meslek örgütleri ile milletvekillerinin duruşmalara bizzat gelerek izlemeleri, destek vermeleri dolayısıyla da sonucu kamuoyuna duyurma borcum vardı.
Agrobay’ın benden 1,5 milyon TL talep ettiği davada Yargıtay aşamasında da basın özgürlüğü lehine karar verilerek kesinleşen bu karar, geçen yıl sonu alınmış. Fakat karar sürecinin tamamlanması uzun sürmüş olmalı ki bana iki ay önce avukatım Sayın Evrim İnal tarafında bana iki ay önce ulaştırıldı. Seçim ertesi ülkenin gündemi bambaşka alanlara kaydığı için de önceliklerim arasına giremedi.
Gelin görün ki son haftalarda sendikal çalışmalara katıldıkları gerekçesiyle işten çıkarılan, direnişleri sırasında güvenlik güçlerince darp edilen, gözaltına alınan Agrobay Seracılık çalışanlarının direnişlerini ve ilgili haberleri okuyunca daha fazla gecikmek istemedim.
* * *
Bayburt Grubu çatısı altındaki Agrobay Seracılık, altı yıl önce “Rusya’ya domatesler de Bayburt’tan” başlıklı (Cumhuriyet) yazım ile şirketin kamuoyu önünde küçük düşürüldüğü, kişilik haklarına basın yoluyla saldırıda bulunduğum iddialarıyla, 1,5 milyon TL tutarında tazminat davası açtı. O günkü ABD Doları kuruna yaklaşık 410 bin ABD Doları demekti bu. Bugünkü karşılığı ise 11.2 milyon TL.
Bayburt Grubu’nun astronomik tutarda manevi tazminat talep ettiği tek dava bu değildi. Gruba bağlı Şenbay Madencilik şirketi de “Tasarruf arıyorsanız metro ihalelerine bakın” başlıklı yazım dolayısıyla 1,5 milyon TL’lik bir dava daha açmıştı.