Bir masal cümlesi gibi: “Çin, eskiden çok fakir bir ülkeydi…” Eskiden dediğimiz çok da eski değil, 1970’lerin sonlarında dünyanın en fakir ülkelerinden biriydi Çin. Öyle ki o senelerde Çin’de kişi başına düşen gelir, ABD’nin kırkta biri kadardır ve sefalet ülkede geniş çapta yaşanmaktadır. Geçen 40 küsür yılda ekonomisini geliştirip üretimini artıran Çin, yoksulluğu çok büyük oranda yenmiş bir ülke olarak karşımıza çıkar. 2023’e geldiğimizde ise Çin’i Amerika’nın hemen arkasında dünyanın ikinci büyük ekonomisi olarak görüyoruz.
2030 yılı öngörülerinde ise Çin, dünyanın açık ara en büyük ekonomisi olacak. Burada bir “Çin Mucizesi” var, bu doğru. Ama asıl doğru olan, devletçiliğin, halkçılığın yani sosyalist ekonominin doğal başarısıdır. Liberal ekonomistlerimiz bu başarıyı elbette görmezden gelemiyorlar ama kamucu ekonomik sistemin başarısını es geçmek, küçük görmek için “düşük ücret, köle gibi çalıştırılan insanlar” gibi yalanlara başvuruyorlar. Ama güneş doğudan doğar ve balçıkla sıvanamaz. Devletçilik güneşi doğudan parlıyor, neoliberal sistemin ışığı sönüyor. “Çin Mucizesi”nin arkasındaki güç olan devletçi karma ekonomik sistemin meşalesi 100 yıl önce Atatürk önderliğinde Türkiye’de yakılmıştı aslında ama “karşı devrimci” güçler, Türk Devrimi’nin önünü kesti. Atatürk, ülke kalkınmasının kırsal kalkınmadan geçtiğinin farkındaydı. Onun içindir ki “Milli ekonominin temeli ziraattır” demişti. “Köylü milletin efendisidir” diyerek kalkınmanın başlangıç noktasını işaret etmişti. Köylüyü baş tacı etmek ancak kırsalı kalkındırmakla olur. Kırsal kalkınma da tarımsal kalkınmayla eşgüdümlü gerçekleşir. Yani yaşam standartları yüksek olan kırsalda yaşayan ve “üreten” bir toplum yaratmak milli kalkınmanın ilk şartıdır.

ÇİN KÖYLÜSÜ ZENGİNLEŞİYOR
Çin’in 10 yıl önce başlattığı “Kırsal Büyüme Hamlesi”nin nasıl başarılı olduğuyla ile ilgili haberler geçtiğimiz günlerde basına yansıdı. Çin’in köylerindeki büyük değişim yabancı basın mensuplarına gösterildi ve anlatıldı. Çin kırsalında geçmişte yaşananlar bizim köylerimizde yaşananlardan farklı değildi. Karnını doyuramayan, evlenecek kız bulamayan gençlerin köyden kentlere göç etmesi, yol, su, sağlık hizmeti, okul gibi hizmetlerden yoksun, boşalmış ve üretimden uzaklaşmış köyler, Çin’de de vardı. Bugün ise Çin köyleri kooperatifleşerek, çok üreterek, e-ticaretle de pazara açılarak zenginleşiyor. Şehirlerde üniversite bitirmiş gençler kendi köylerine dönerek turizm ve tarım alanında iş kuruyor ve her biri onlarca köylüye istihdam sağlıyor. Kentten köye dönüş başarılıyor. Çin Medya Grubu Asya ve Afrika Dilleri Yayın Merkezi Başkanı An Xiaoyu’nun şu sözleri çok aydınlatıcı: “Çin’i anlamak için yoksulluktan nasıl kurtulacağımızı, yoksulluğu azaltmanın sonuçlarını nasıl pekiştireceğimizi, yaşamaya ve çalışmaya uygun güzel köylerin nasıl inşa edileceğini anlamanın en iyi yolu, halkın ve kırsalın derinliklerine inip görmektir. Gazetecilerin gözünden Dünya çapında daha fazla izleyicinin yeni dönemde kırsal canlandırmanın nasıl bir şey olduğunu görmesini umuyoruz.” Halkın ve kırsalın derinliklerine inmek. İşin özü!