Akbelen Ormanındaki yıkımı sadece Akbelen ile sınırlı kalmayan, olumsuz etkileri uzun zamana ve toplumun bütününe yayılan bir yıkım olarak görebiliriz. Ne yapmalı, sorusuna verebileceğim tek yanıt, “elden ne geliyorsa onu yapmalı” olacak…
Tarım ve Orman Bakanlığı, Milas’daki Akbelen Ormanı’nı Yeniköy ve Kemerköy termik santrallerine kömür temin etmek için Limak Holdingin YK Enerji şirketine verdi. Şirket, 2018 yılından bu yana bölgede kömür madeni çıkarılan alanı köylülerin yaşam alanlarını tahrip ederek, ormansızlaşma, kimyasal kirlilik ve biyolojik çeşitlilik kaybına yol açarak sürekli genişletiyor.
İkizköylüler, yaşam alanlarını korumak için hukuk mücadelesinin yanı sıra son iki yıldır gece gündüz nöbet tutuyorlar. Limak Holdingin YK Enerji şirketinin kesim ekipleri, devletin güvenlik güçlerinin sağladığı koruma eşliğinde Akbelen Ormanı’nda yeniden ağaç kesimine başladı. Yöre sakinlerinin ve destek için gelen gönüllülerin ormanlık alanların tahrip edilmesini önlemek için verdiği mücadele şiddetle bastırıldı.
Akbelen’deki doğal hayatı korumak için verilen mücadeleye çeşitli açılardan bakan çok sayıda haber ve yorum yapıldı. Bu yazıda, ormansızlaşma meselesinde son yıllarda ÇED raporları odağında yürüyen bilimsel tartışmalara değinmek istiyorum.
Akbelen Ormanı’ndaki kesime çevresel etki değerlendirmesi (ÇED) raporu olmadan izin verildiği biliniyor.
ÇED raporları bir projenin ya da ekonomik faaliyetin doğal hayatta yol açacağı tahribatı öngörmek, alınabilecek önlemleri belirlemek ve böylece tahribatı en aza indirmek amacıyla hazırlanıyor.