Et yiyen çoğu insan Amazon’u yok etmek istemiyor. Amazon’un korunmasından yanalar. Ne yazık ki marketlerden aldıkları etler ile ormansızlaşma arasındaki bağlantıyı fark edemiyorlar.
Sulu, içi kırmızıdan pembeye dönen ve finiş çizgisine varmadan hafif beyazlaşarak kahverengiye dönen, biraz kanlı bir et her gerçek kırmızı et sevenin hayalini süsler diye düşünüyorum.
Hepçil beslenen insan kişisi, ‘az pişmiş’ olarak sipariş ettiği bu eti kıvamında tutturabilen lezzetli bir yer bulduğunda öforik olur, beyninin keyif veren sinir uçları gıdıklanır ve manik döneme geçer…
Bu hisleri Sırbistan’ın başkenti Belgrad’da yaşatan bir yer var: Babaroga
Hepçillerin ağzını sulandırmamak, veganları da sinirlendirmemek için sadece mekânın girişinin fotoğrafını paylaşmakla yetiniyorum. Yolu Belgrad’a düşen olursa, bu restoranı nişan alabilir.
Ancak bu tavsiyeden sonra sadık bir kırmızı et sever olarak, et tüketiminin neden küresel olarak ciddi anlamda azaltılması gerektiğini anlatan bir yapımı izlediğimde biraz sarsıldığımı itiraf etmeliyim.
Netflix’te yayınlanan “Ne Yersen O’sun | İkizlerle Bir Deney” yapımında bilimsel bir çalışmaya katılan 21 tek yumurta ikizi, en sağlıklı diyetin bitki bazlı mı yoksa hepçil mi olduğunu belirlemek için sekiz hafta boyunca aynı diyeti uyguluyor.