Kapıdan girdiğimizde Roma Hukuku tartışıyorlardı. Bira sipariş ettiğimizde Sokrates’e gelmişti lâf. Biralarımız biterken at yarışıydı mevzu.
Burası Yeşilköy Avcılar ve Atıcılar Kulübü Lokali. Beklediğimizin aksine, kimse avcı hikâyeleri anlatıp kuyruğundan tuttuğu aslanı başının üstünde çevirerek sallamıyor. Hatta kimse, hiçbir şey hakkında sallamıyor.
Muhabbet dolu dolu. Örneğin Roma Hukuku’nun neden günümüz hukuk sistemlerinin temeli olduğu, gerekçeleriyle ortaya kondu. Sokrates (M.Ö. 469-M.Ö. 399) bahsinde ise şuna kimse itiraz etmedi: Filozof ateist olduğu için değil, devletin tanrılarını reddettiği ve o zamanlar Atina’da yeri olmayan tek tanrı savını işaret ettiği için idam edilmişti.
At yarışına gelince… En az benim kadar bilgiliydiler. Rica ederim gülmeyiniz, bizim de kendi çapımızda iki defa altılı, bir beşli, bir de ikili ganyan oynamışlığımız var yani. Ama onlar biraz daha deneyimli galiba, atların soyunu sopunu da biliyorlar. Burada kimse kulaktan dolma bilgilerle konuşmuyor.
Kerem’le (Oğuzman, 58) Yeşilköy’e yolumuzu, kuzeni Cihangir’in teknesinin durumuna bakmak için düşürdük. Serde denizcilik var, bazen benden de akıl almak isteyen oluyor işte. Hazır oralara gitmişken, gazeteci-yazar arkadaşım Hüseyin Irmak’tan duyduğum Avcılar ve Atıcılar Kulübü’ne gitmeden olmaz. Kim bilir neler dinleyeceğim, neler sallayacaklar, nasıl atıp tutacaklar orada…