Alper’le (Tansoy) pek anlaşırız. Gittiği meyhanelerden sürekli fotoğraf atar, bilgi verir. O daha çok karşının (Anadolu yakası) meyhane gezgini. Önerdiği yerlerin hepsini listeme aldım, ama genelde son dakikacı olduğum için onunkiler uzak kalıyor çoğu zaman.
Alper kim mi? Ben de tanımıyorum. Doğrusu uzun zamandır muhabbetimiz var da yüz yüze gelmedik henüz. Muhabbet de X’ten yazışarak. Sağolsun, yazılarımı takip ettiği gibi gönüllü muhabirliğimi de yapıyor.
Sözleştik, bir gün birlikte bir meyhaneye gidelim diye. Hatta bu hafta buluşacaktık da ben kendimi yine son anda ayarlayabildiğim için olmadı.
Anadolu yakasındaydım, her an gelecek bir haber bekliyordum. Bari buralarda takılayım. Alper’in önerdiklerinden en yakını Maltepe’de. Hem de Marmaray durağının yanı başında.
Hedefim Sürekli Birahanesi, nam-ı diğer Sinan’ın Yeri. Maltepe Marmaray durağının ikinci çıkışının tam karşısında, Manolya Sokak ile İnönü Caddesi köşesinde. Bir kere yeri harika. Oralarda yaşıyorsan, Marmaray da kullanıyorsan iki tek at ya da bir bira çak, eve öyle git. Yani ben olsam öyle yapardım; özendirmiş gibi olmayayım.
İçeri girdiğimde saat 7’ye geliyordu. Sol taraf Marmaray manzaralı; istersen otur, tren seyret. O cepheye beş sıra, altışar kişilik yüksek bira masası ve ona uygun yüksek tabureler dizilmiş. Hepsinin ayakları yere sabitlenmiş. Demek ki öyle rezervasyona göre masa düzeni alma hesapları yok. Birazdan anlarız sistemi.
Girişin sağındaki duvar kenarına da yine beş sıra, dörder kişilik, beyaz örtülü meyhane masaları sıralanmış.
Karşılayan garson yalnız olduğumu söyleyince bira masası gösterdi, “Rakı içeceğim” deyince de sağdaki masaların ilkine oturttu. Bana da kalsa bu masayı tercih ederdim; tüm salona, salon sonundaki bar bankosuna, bankonun üstündeki at yarışı yayını yapan ekrana hâkimim. Hafif doğrulunca Marmaray ve Yüksek Hızlı Tren hattını bile görebiliyorum. Bir tek tepemde, giriş kapısının üstündeki ekrana hâkim değilim, bir şey kaçırmıyorum muhtemelen.