Bakanlık olarak bazen yaptıklarını çok küçümsediklerini belirten Tarım ve Orman Bakanı Vahit Kirişci, “Yaptığımız iş son derece kutsal ve önemli. Pandemi, Rusya-Ukrayna savaşı ve deprem nedeniyle yaşadıklarımız, gıdanın ve buna bağlı olarak da tarımın ikamesinin mümkün olmadığını bize göstermiş oldu. Teknolojiniz sizin karnınızı doyurmadığı için bir noktaya kadar bir anlam ifade etmiyor. Paranız var satın alma gücünüz yok, satın alamıyorsunuz” dedi.
Tarım ve Orman Bakanı Vahit Kirişci, Tarımsal Araştırmalar ve Politikalar Genel Müdürlüğü (TAGEM) bünyesinde, toprak köklerine zarar veren patojenlerin verdiği zararı en aza indirerek sürdürülebilir tarımı artırmak amacıyla hizmet verecek olan Toprak Kökenli Patojenler Ar-Ge Merkezi’nin açılışına katıldı.
Tarımı ve buna bağlı olarak gıdayı asla vazgeçemeyecekleri ve bir başka şekilde ikame edemeyecekleri çok önemli bir alan olarak gördüklerini ifade eden Kirişci, “Ülkelerin geleceklerini ve bu geleceklerin kalıcı olmasını sağlayacak olan Ar-Ge’dir. Alıp kullanmak başkadır. ‘Bu neden böyle oluyor, acaba böyle olabilir mi?’ demek ve bu çerçevede tarım alanında da, gıda ile ilgili de Ar-Ge faaliyetleri hayati önemi arz eden çalışmalardır. TAGEM bütün birimleriyle, enstitüleriyle ve merkezleriyle Türkiye’nin en gözde ve güzide kurumu ayrıca en büyük Ar-Ge merkezidir. Bildiğim kadarıyla hali hazırda bu tür testlere tabi tutulabilecek bizim çeşit ve hatlarımızla ilgili merkezlerimin sayısı 5 ve bununla birlikte 6 olacak” diye konuştu.
“Tarım alanları baskı altında”
Türkiye’nin tohumculuk sektöründe hızla ilerleyen ülke olduğunu dile getiren Kirişci, “Kendi ihtiyaçlarımızı yerli olarak karşılayabilme ve ihracat ithalat dengesi bakımından artık yüzde 95’lere geldik. 100’e yakın ülkeye ihracat yapıyoruz. Dolayısıyla Ar-Ge önemli. Nüfusumuz artıyor, sanayileşiyoruz, konut alanlarına ihtiyaç duyuyoruz, sağlık, ulaşım ve eğitim gibi hizmetler için tarım alanlarına baskı uygulanan bir süreç yaşıyoruz. 2002 yılında kişi başı 4 dekar olan arazi varlığımız, 2,8 dekara gerilemiş durumda. Nüfus projeksiyonumuza göre de önümüzdeki 30 yılda bunun 1,7 dekara düşeceğini dikkate aldığımızda elimizde toprak anlamında varlığı bulunuyor” ifadelerini kullandı.
“Türkiye su fakiri ülkeler kategorisine geçecek”
Bir diğer üretim girdisi olan su konusunda da yıl hesabıyla kişi başına bin 313 metreküp düşmesi nedeniyle Türkiye’nin su stresi kategorisinde olduğunun altını çizen Kirişci, “Bizim mutlaka nüfus artışımız, yağışlardaki azalma, doğu ve güneydoğuda aşırı sıcak geçen gün sayısının yıl içerisinde 200 güne yükselecek olması, yağışlardaki yüzde 30’luk gerileme ve su kaynaklarında da yüzde 25’lik gerileme gibi diğer etkenler, bizim su stresi altında olan ülkeler kategorisinden su fakiri ülkeler kategorisine geçeceğimiz de belli” dedi.
“Paranız var, satın alma gücünüz yok”
“Bakanlık olarak bazen kendi yaptıklarımızı çok küçümsediğimizi, önemsemediğimizi ve bizim için sıradanlaştığını görüyorum ve buna üzülüyorum” diyen Kirişci, şöyle devam etti:
“Yaptığımız iş son derece kutsal ve önemli bir iş. Pandemi bunun ne kadar önemli olduğunu gösterdi. Rusya-Ukrayna savaşı gibi jeopolitik risk daha da fazlasıyla kendini hissettirdi ve devamında da deprem gibi doğal afet nedeniyle yaşadıklarımız yine aynı şekilde gıdanın ve buna bağlı olarak da tarımın ikamesinin mümkün olmadığını bize göstermiş oldu. Teknolojiniz sizin karnınızı doyurmadığı için bir noktaya kadar bir anlam ifade etmiyor. Paranız var satın alma gücünüz yok, satın alamıyorsunuz. Dolayısıyla bunları mutlak suretle hepimizin bilmesinde büyük yarar görüyorum.”