Kadrosunda bilim insanları ve akademisyenlerin de olduğu Yeşil Gazete, 16 yıldır bu alanda haberler veriyor. Ekip, şimdi de uzmanlaşmak isteyen gençler için eğitici atölyeler düzenliyor.
İklim kriziyle mücadele etmenin, çevre konusunda daha doğru bilgilere ulaşmanın en güçlü yollarından biri de medyayı iyi kullanmaktan geçiyor. Bundan 16 yıl önce kurulan Yeşil Gazete, bu konuda yazan-çizen bilim insanlarının ve uzmanların kurduğu bir blog olarak yayın hayatına başladı. Türkiye’de iklim, gıda, ekoloji, nükleer enerji, tarım gibi alanlarda uzmanlaşmış akademisyenler bir araya geldiler. Amaçları, ürettikleri bilginin sadece akademik metinlerde kalmasının önüne geçmek, insanlara anlayabilecekleri bir dille yayılmasını sağlamaktı. 2018’den sonra blog profesyonelleşerek bugünkü halini aldı.
Çok şaşırtıcı olmakla beraber, Yeşil Gazete’ye fosil yakıt şirketlerinden, nükleer enerji firmalarından çokça bülten alıyoruz. Örneğin, geçen günlerde bir akaryakıt firmasından, benzin istasyonu üzerine birkaç tane güneş paneli koyduğu için sürdürülebilir olduğunu duyurduğu bir bülten aldık.
Toplamda 15-20 kişilik bir ekiple sürdürüyorlar çalışmalarını. Doğanın ve toplumsal cinsiyet eşitliğinin yanında taraf olduğunu söyleyen, Yeşil Gazete Genel Yayın Yönetmeni Alev Karakartal’la iklim haberciliği üzerine konuştuk.
Başlangıçtan bugüne zaman içinde nasıl değişti iklim haberlerine gelen tepkiler?
Gazeteyi ilk üstlendiğimizde, daha çok bu meselelere meraklı, doğaya, çevreye duyarlı, aktivist insanların okuduğu bir yayındık. Ama kitlemiz çok genişledi, ev hanımlarından tutun öğrencilere, akademideki bilim insanlarından gazetecilere, çok daha geniş bir kitleye yayıldık. Aslında, bunda en önemli sebep farkındalığın artması. Kurulduğumuzda iklim değişikliği, iklim krizi kavramlarını bilen yoktu. Evet bir şeylerin eskisi gibi gitmediğinin farkındaydılar fakat adını koyamıyorlardı. Zamanla daha bilinir hale geldi, mesela insanların hayatlarına sürdürülebilirlik kavramı girdi.
Bu kavram bugün hayatımızın neresinde?
Sürdürülebilirlik kavramı bence artık sorunlu bir halde. Birleşmiş Milletler’in bu konuda çok net ilkeleri, şartları var. Fakat hayatın gerçeği, elimizi neye atsak onu moda haline getirip içini boşaltmak. Bu yönden ben bu kavramın greenwashing’in en çok kullanıldığı alan olduğunu düşünüyorum. Çok şaşırtıcı olmakla beraber, Yeşil Gazete’ye fosil yakıt şirketlerinden, nükleer enerji firmalarından çokça bülten alıyoruz. Örneğin, geçen günlerde bir akaryakıt firmasından, benzin istasyonu üzerine birkaç tane güneş paneli koyduğu için sürdürülebilir olduğunu duyurduğu bir bülten aldık. Ya da bir banka aynı anda hem madeni fonluyor hem de bizle ormanda birkaç ağaç dikip sürdürülebilir adımlar attığını duyuran metinler paylaşıyor. İklim haberciliği işte bunu dikkatli bir gözle ayırt etmede, sorgulamada devreye giriyor.