Fatih Türkmenoğlu: Ege’de Bir Düğün Gecesi

0
470

Bizim köyde sokakların arkasına, evlerin aralarına saklanmış bir meydan burası. “Düğün evine gider” tabelasını görmesem hayatta haberim olmaz. Köyün toplanma, eğlence, oynama, düğün meydanı. Sıkı hazırlık yapılmış bu akşam. Taht, DJ, canlı müzik, dans pisti; her şey tamam. Işıklar asılmış boydan boya. Renkli ışık veren ampuller. Zeytin ağaçlarının dibinde, halk obsesif bir şekilde çekirdek çitliyor. Bir yandan bangır bangır bir şarkı, ilk kez duyuyorum. Anlamsızca mutluluk veriyor bana. Hatta hafif bir gülme krizine engel olamıyorum… “Kaşlarını çatıyorsun Müjgan / Kime çalım atıyorsun Müjgan / Niye beni üzüyorsun Müjgan”

Ne şahane bir romandı…

Hatırlayanınız var mı? Adalet Ağaoğlu‘nun Bir Düğün Gecesi’ni? Çok gençtim, ama sıkı etkilenmiştim. Bir düğün gecesinde karakterleri analiz etmek istemiştim. Sol görüşlü olmak ne demek, sosyalist kime denir diye okul kütüphanesinden kitaplar ödünç almıştım. Konu kafamda flu, ama bazı karakterler, bazı ayrıntılar acayip canlı hala. Bir de yıllardır yanımdan ayırmadığım akıl defterimdeki kitaptan yaptığım alıntılar:

“Hep diye bir şey yok zaten. O zaman nasıl oluyor da hep’in peşindesin? Sürekli olarak o bütün sevginin, o bütün insanların peşindesin; ha?”

İşte, yıllar sonra, Kızılağaç’ta bir düğün gecesinde, aklıma düştü bu kitap yine. Kütüphanemde yıllardır gözüme çarpmadı. Bulurum herhalde bir yerlerde, acilen okumalıyım.

Ama acilen.

Kapılar herkese sonuna kadar açık

Ben başka bir yerde yaşayamam.

Arada kafam kızıyor, söyleniyorum, çekerim giderim falan diyorum; yok yok, yapamam.

Ben buraya öyle aitim ki… Buralıyım, buradanım, bu kalabalığın parçasıyım. Hem de kimseyi doğru dürüst tanımadan, herkesin yakınıyım.

Size düğünü anlatmaya başlayamıyorum bir türlü. Hep duygular, hep anılar, hep bilinçaltı. İnsanın içinden geçenler, bir dünya kadar büyük. Hatırladıklarımız uzayı dolduracak kadar çok…

“Ne içindeyim, ne dışındayım buranın. Burada değilim”

Olaylar şöyle başladı: Ayşe Teyze’den yumurta aldım. Yolda iki ayrı yaşlıca adamla selamlaştım. Nerede oturduğumu sordular; söyledim. “Akşama bizim burada kına gecesi, yarın akşam da düğün var, sen de gel” dediler; ben de gittim.

Ege’nin her şeyini çok severim. Havası, bitkileri, yemeklerinin yeri apayrı. Adetlerini, şivelerini, düğünlerini, şarkılarını, oyunlarını… Defalarca çekim yaptım, röportajlar yaptım. Ama herhalde işsiz, kamerasız, mikrofonsuz, ilk kez bir Ege köy düğününe katılıyorum.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz