“Dünyada sürdürülebilirlik kriterleri göz ardı edilerek atılan bir adımın, gezegenin herhangi bir noktasında başka bir canlıya zarar vereceğini artık çok iyi biliyoruz. Ukrayna – Rusya savaşında, sürdürülebilirliğin ne kadar kırılgan dengeler üzerinde oturduğunu hep birlikte gördük. Biz ise ülke olarak yaşanabilecek en büyük felaketle sarsıldık. Güvenli barınma, doğal yaşam kaynaklarının sürdürülebilirliği, temiz çevre, iş güvencesi ve dolayısıyla toplum refahı için kaçınılmaz olduğuna inanıyoruz.”
Bu sözler Sürdürülebilir Kalkınma Derneği Türkiye Yönetim Kurulu Başkanı Ebru Dildar Edin’e ait.
Yaşadığımız deprem felaketi, birçok açıdan eksiklerimiz ve yanlışlarımız olduğunu ortaya koydu. Bundan sonrasında hayatın yeniden inşası için, bütüncül, kapsayıcı bir bakış açısına, uzun vadeli dayanıklı ve dirençli yaşamlar inşa etmeye ve tabi ki iş birliğine ihtiyacımız var. Bu süreçte Birleşmiş Milletler Sürdürülebilir Kalkınma Amaçları çok önemli bir yol haritası oluşturacak.
SKD Türkiye Yönetim Kurulu Başkanı Ebru Dildar Edin ile afet sonrası sürdürülebilir kalkınmanın yol haritasını konuştuk.
Ekonomik, sosyal ve çevresel alanda iyileştirici aksiyonlar
“Duygularımızı kelimelere dökemediğimiz, daha önce hiç deneyimlemediğimiz kadar büyük bir afet yaşadık. Çok büyük bir coğrafyayı etkileyen bu afet, kuşkusuz hepimizde derin yaralar açtı.
On binlerce insanımızı kaybettik; geride kalanların çok zorlu şartlar altında yaşam mücadelesi verdiğine tanıklık ediyoruz. SKD Türkiye olarak biz de ilk günden itibaren bu toplumsal mücadelenin bir parçası olduk. Bu süreçte 17 maddeden oluşan Birleşmiş Milletler Sürdürülebilir Kalkınma Amaçları (SKA’lar) önemli bir rehber. 2015 yılında ortaya konan ve 2030 yılında ulaşmayı hedeflediğimiz 17 amaçtan bahsediyoruz. Bu amaçlar bize ülkelerin, şirketlerin, toplumların neyi önceliklendirmesi, neye odaklanması gerektiğini gösteriyor. Sürdürülebilirlik sonsuz bir yolculuk. SKD Türkiye olarak önceliğimiz bölgenin sürdürülebilirlik odağında ayağa kaldırılması. Güvenli barınma, doğal yaşam kaynaklarının sürdürülebilirliği, temiz çevre, iş güvencesi ve dolayısıyla toplum refahı için bunun kaçınılmaz olduğuna inanıyoruz. Devam eden süreçte; Birleşmiş Milletler Sürdürülebilir Kalkınma Amaçlarını merkeze alan yol haritası ile ekonomik, sosyal ve çevresel alanda iyileştirici aksiyonların hayata geçirilmesinde rehber ve yol gösterici olmaya kararlıyız.
Geleceği geleneksel modellerle tasarlamamız mümkün değil
“Geleceği; ne sosyal kalkınma ne de altyapı geliştirme açısından geleneksel modellerle tasarlamamız mümkün değil. Depremin yanı sıra, kuraklık, seller, biyoçeşitlilik kaybı gibi iklim krizinin olumsuz etkilerini çok daha fazla hissediyoruz. Yaşanan felaketlerin iklim krizi ile ilgisi olmadığını düşünmek büyük bir yanlış olur. Yeşil iyileşmeye ihtiyacımız var. Tüm dünyada, uzun yıllardır sürdürülebilirlik ve yeşil dönüşüm hedeflerine yönelik çalışmalar yürütülüyor. Fakat geldiğimiz noktada insanlık, mevcutta yürüttüğümüz uygulamalarla bu hedeflere ulaşamayacağımızı acı deneyimlerle kavradı. Yaşanan doğal afetler, sosyal ve ekonomik riskler, aslında sürdürülebilirliğin ne kadar önemli olduğunu keskin bir şekilde ortaya koydu. İklim krizinin yanı sıra tüm dünyanın, bir arada yaşayacağını asla öngörmediği çoklu kriz ortamındayız. Ve doğal yaşamı korumak adına sürdürülebilirlik için mücadele ediyoruz. İşte tam burada öncelikli olarak yeşil iyileşmeye ihtiyacımız var. Afetlere dirençli yaşam alanları kurulması, doğal kaynakların sürdürülebilirliğinin sağlanması, sosyal, ekonomik ve toplumsal refah için elzem. İklim kriziyle mücadele için yeşil iyileşmeyi ele alırken, yeşil iyileşme kavramının çevresel sürdürülebilirlik, ekonomik kalkınma ve sosyal adalet konularını bir araya getiren bir mevzu olduğunun farkında olmamız gerekiyor.”