Son deprem tarımın ne kadar kırılgan olduğunu açıkça ortaya koydu. Bu yazıda sadece hayvancılığı ele alacağım. Deprem sonucu kesif yem (karma yem) stoklarının bir kısmı göçük altında kaldı. Ayrıca yoğun taşıt trafiği nedeniyle yem deprem bölgesine ulaştırılamadı. Yem ulaştırma önceliklendirilmedi. . Yem ulaşsa bile birçok çiftçi bunları alacak nakite ulaşamadı. Bunun sonucu göçük altında kalmayan veya kurtulan hayvanlar beslenemedi. Aç kalan hayvanları çiftçiler satmak istedi. Bölgeye gelen fırsatçılar çok düşük fiyatlarla hayvanları satın almaya giriştiler. Elektrik olmadığı için makineli sağım yapanlar zorluklar çektiler.
Ülkemizde bazı iller hariç hayvanlar büyük ölçüde karma yem ile besleniyor. Bu sürdürülebilir bir durum değil. Karma yem büyük ölçüde soya, mısır gibi ithal hammaddelere dayalı olarak üretiliyor. Döviz sıkıntısı içinde bir ülke için bu büyük bir sorun. Döviz kurlarının son dönemdeki hızlı artışı dolayısıyla yem maliyeti de arttı. Mısır gibi hammaddeleri üretmek için yoğun su, kimyasal gübre kullanılıyor. Yeraltı su kaynaklarının hızla tüketilmesi bazı illerde obruklara yol açıyor. Suyu çıkarmak için de yoğun elektrik kullanılıyor. Yemin pahalı olması şüphesiz süt, et, yumurta gibi ürünlerin tüketiciler için de pahalılaşmasına yol açıyor.
Kesif yemle üretilen hayvansal ürünlerin omega 3, Konjüge Linoleik asit, K vitamini gibi insan sağlığı için son derece önemli unsurların son derece azalmasına yol açıyor. (bkz: Tayfun Özkaya, Fatih Özden “editörler”, Başka Bir Hayvancılık Mümkün, 2014) Hayvancılığın verimli bir şekilde yapıldığı ülkelerde meraların hayvan beslenmesindeki önemi çok büyük.
Hayvanların karma yemle beslenmesine dayalı çok büyük hayvancılık işletmeleri ayrıca çevreyi de yoğun olarak kirletiyor. Yeraltı suları kirleniyor. Bu da ayrıca halk sağlığını tehdit ediyor.
Agroekoloji biliminin de işaret ettiği gibi hayvanların büyük ölçüde mera ve çayırlara dayalı olarak beslenmesi, ideal olarak karma yemlerin çok az kullanılması, hatta hiç kullanılmaması gerekiyor. Bu durumda bir yandan hayvansal ürünlerin maliyeti düşük olacak, diğer yandan bu ürünler sağlık için yararlı olacaktır. Bitkisel üretimle hayvansal üretim birlikte yapılmalıdır. Bugün ise ikisi birbirinden kopuk yapılıyor. Bu ise yem ihtiyacını büyük ölçüde arttırıyor. Çünkü bitkisel üretim yan ürünleri hayvan yemi olarak kullanılamıyor. Diğer yandan hayvan gübreleri de tarla ve bahçelere yeterince ulaşamıyor. Bir kısmı derelere dökülüyor.
Meralarımız çok uzun yıllardır kötü kullanılıyor. Üstelik de son on yıllarda yok ediliyorlar. Meralarımızın ot verimi son derece düşük. Meraların verimlerini arttırmak için büyük bir çaba göstermek gerekiyor. Bütüncül mera yönetimi denilen yöntemlerle bu büyük ölçüde başarılabilir.
(Bkz: https://www.youtube.com/watch?v=qPUx8swl_hs&t=477s)
Meralar zenginleştirildiğinde erozyon kontrolü sağlanır. Meralarda karbon tutulması sayesinde iklim değişikliğinin önlenmesine katkı verilmesi de mümkün olur.