Geçen hafta Antalya’da yerel lezzetlerin izinin sürüldüğü bir etkinlikteydim. Antalya ve yerel deyince aklımıza hemen piyaz, şiş köfte ve serpme börek gelebilir. Titanic Mardan Palace’ın baş şefi Seyit Tezgel vesilesiyle bizler bunun çok daha ötesini görme şansı bulduk. Beni en etkileyen şeylerden biri de Seyit Şef’in hazırladığı kahvaltı sofrasıydı. “Bir kahvaltı sofrasında en fazla ne olabilir” demeyin. Zaten nicelikten ziyade niteliğin önde olduğu sofraların peşindeyiz. İşte o sofradaki peynirlerin bir şef restoranında dahi kolay kolay göremeyeceğiniz cinsten olduğunu fark edince Seyit Şef’in bölgedeki gerçek üreticiyle nasıl da dirsek temasında olduğunu daha iyi anladım.
Geleneksel yöntem
Rengi kehribardan fındık kabuğuna dönmüş bir obruk peyniri, Korkuteli yeşili denen, mağarada olgunlaştırılmış küflü koyun peyniri, tam yağlı inek sütüyle yapılmış Tabal peyniri ve Kuzey ülkelerindekilere benzer zariflikte, kadifemsi dokulu, çok dengeli keskinlikteki yumuşak bir küflü daha… Bu üreticiyle tanışmak istediğimi söyleyip Seyit Şef’ten numarasını alıp hızlıca aradım. O da ne? Bende şöyle kayıtlı bir numara çıktı: Mustafa Ata-Korkuteli tulum peyniri. O an anladım yıllar önce Korkutelili bir arkadaşımın getirdiği, rengi kavuniçine dönmüş bir tulum peyniri sonrası yine peşine düşmüştüm Mustafa Bey’in.
Ata Peynircilik, Korkuteli doğumlu Mustafa Ata tarafından kurulmuş. Hem anne hem de baba tarafından iki dedesi de hayvancılıkla uğraşan Mustafa Bey sonradan ehil ellerde öğrenmiş bu peynir yapımını. Şu anda Korkuteli’nde kocaman bir üretimhaneleri, Antalya içinde de dükkânları var. Hemen dükkânlardan birini ziyarete gittim. İçeride irili ufaklı tulumlar içine basılmış müthiş peynirler olduğunu gördüm. Ama bunların yanında diğer bölge peynirlerini de üretip satıyorlar. “Geleneksel peynirleri tüketen o kadar az insan var ki” diyor Mustafa Bey çeşitleri anlatırken… Haliyle onlar da eskisine göre çok daha az üretir olmuşlar bu peynirleri.