Yenilenebilir kaynaklara geçiş hızlanırken, bu yeni enerji sisteminin verimli ve sürdürülebilir olabilmesi için küresel elektrik ticaretinin güçlendirilmesi gerekiyor. Ancak bugün, dünya genelinde üretilen elektriğin yalnızca yüzde 3’ü uluslararası ticarete konu oluyor. Bu, hem ekonomik hem de çevresel açıdan büyük bir fırsatın kaçırıldığı anlamına geliyor.
Uluslararası Enerji Ajansının (IEA) Elektrik 2025 raporuna göre, dünya genelinde elektrik tüketimi son yılların en hızlı artışını kaydederek 2027’ye kadar yıllık yaklaşık yüzde 4 büyüyecek. Bu artışın başlıca nedenleri arasında sanayi üretiminde elektriğin daha yoğun kullanımı, klima talebindeki yükseliş, ulaşım sektörünün öncülüğünde hızlanan elektrifikasyon ve veri merkezlerinin hızlı yaygınlaşması yer alıyor. Önümüzdeki 3 yılda küresel elektrik talebindeki ek artışın büyük bölümü, toplam talep büyümesinin yüzde 85’ini oluşturan yükselen ve gelişmekte olan ekonomilerden kaynaklanacak. Rapora göre, özellikle yenilenebilir enerji ve nükleer gibi düşük emisyonlu enerji kaynaklarındaki büyümenin, küresel elektrik talebindeki artışı 3 yıl boyunca karşılamaya yeteceği öngörülüyor. IEA Enerji Piyasaları ve Güvenliği Direktörü Keisuke Sadamori, küresel elektrik talebindeki hızlanmanın, dünya genelindeki enerji sistemlerinde yaşanan değişiklikleri ve yeni bir ‘Elektrik Çağı’na yaklaşıldığını gösterdiğini aktarıyor.
KÜRESEL ELEKTRİĞİN YÜZDE 3’Ü ULUSLARARASI TİCARETE KONU OLUYOR
Sadamori’nin de ifade ettiği gibi, dünya, enerji dönüşümünün kritik bir eşiğinde. Yenilenebilir kaynaklara geçiş hızlanırken, bu yeni enerji sisteminin verimli ve sürdürülebilir olabilmesi için küresel elektrik ticaretinin güçlendirilmesi gerekiyor. Ancak bugün, dünya genelinde üretilen elektriğin yalnızca yüzde 3’ü uluslararası ticarete konu oluyor. Bu, hem ekonomik hem de çevresel açıdan büyük bir fırsatın kaçırıldığı anlamına geliyor. Oysa uzmanlar elektrik ticaretinin, arz ve talebin farklı bölgeler arasında dengelenmesini sağlayarak fiyatları optimize edebileceği görüşünde. Yenilenebilir enerji üretimi doğası gereği değişkenlik gösterdiği için, bir bölgede fazla üretim olduğu dönemlerde elektriğin ihraç edilmesi, diğer bölgelerdeki enerji güvenliğini artırırken israfı önleyebilir. Tersine, üretimin düştüğü zamanlarda ithalat yapılması, ülkelerin enerji arzında istikrar sağlar. Bu döngü, yenilenebilir enerji yatırımlarının ekonomik cazibesini artırırken, fosil yakıtlara olan bağımlılığı da azaltır.
NORVEÇ’TE ENERJİ İHRACATI TARTIŞMALARI
The Economist dergisinde geçtiğimiz günlerde önemli bir makale yer aldı. Konu, Norveç’le ilgili. Norveç’te elektrik fiyatları hızla yükselirken, ülke siyasetinde enerji ihracatı tartışmaları alevlenmiş durumda. Rüzgar enerjisine bağımlı komşu ülkeler, Kuzey Denizi’nde rüzgarın durgun olduğu dönemlerde Norveç’in bol su kaynaklı hidroelektriğine yöneliyor. Bu durum, ülkenin büyük siyasi partileri arasında ihracata yönelik artan bir hoşnutsuzluğa yol açıyor. 8 Eylül 2025’te gerçekleşecek seçimler öncesinde anketlerde önde giden İlerleme Partisi (FrP), elektrik ihracatını sınırlandırmayı ve hanelere yönelik devlet sübvansiyonlarını artırmayı savunuyor. Seçimler sonrasında, iç piyasada fiyatları düşürmek adına ihracatın kısıtlanması kaçınılmaz görünüyor. Ancak uzmanlar, Norveç’in bu politikayla kendi çıkarlarına zarar vereceğini belirtiyor. Ülkenin Avrupa’ya bağlı elektrik iletim hatları, sadece Norveç için değil, tüm kıta ve küresel çevre açısından da büyük fayda sağlıyor. Dünyada üretilen elektriğin yalnızca yüzde 3’ü sınır ötesine ticarete konu olurken, daha fazla ülkenin şebekelerini birbirine bağlaması gerektiği vurgulanıyor.
ENERJİ GÜVENLİĞİ ENDİŞELERİ
Bazı hükümetler, bağlı oldukları ülkenin elektriği kesebileceğinden veya deniz altı hatlarının sabotaj riski taşıdığından endişe ediyor. Bunun yanı sıra, uluslararası elektrik hatları jeopolitik risklere de açık. Siber saldırılar, fiziksel sabotajlar ve diplomatik gerilimler, ticareti sekteye uğratabilecek unsurlar arasında. Ancak uzmanlar, bu riskin en iyi çözümünün daha fazla bağlantı noktası oluşturmak olduğunu belirtiyor. Farklı ülkelerle çeşitlendirilmiş bir elektrik ağı, tek bir kaynağa bağımlılığı azaltırken ekonomik faydaları da artırıyor. Son yıllarda, küresel enerji ticaretindeki değişimler bu bağlantıların kritik önemini gösterdi. Örneğin, normalde büyük bir elektrik ithalatçısı olan İngiltere, Rusya’nın Ukrayna’yı işgali sonrası Avrupa’da doğal gaz fiyatlarının artmasıyla elektrik ihracatçısına dönüştü. Benzer şekilde, Fransa’da nükleer santrallerin bakım nedeniyle kapatıldığı dönemde ithalata ihtiyaç duyuldu. Gelecekte Norveç’in hidroelektrik rezervlerinin düşmesi durumunda, bugünkünden daha fazla kabloya ihtiyaç duyabileceği belirtiliyor. Uzmanlar, dünya genelinde şebekelerin birbirine daha fazla bağlanmasının hem ekonomik hem çevresel açıdan büyük kazançlar sağlayacağını vurguluyor. Uzmanlara göre, enerji dönüşümü, yerel çözümlerle sınırlı kalmamalı. Daha fazla ülkenin elektrik ticaretine yönelmesi, fiyat dalgalanmalarını azaltarak yenilenebilir enerjinin rekabetçiliğini artırabilir. Dünya genelinde daha entegre ve esnek bir enerji sistemi, geleceğin düşük karbonlu ekonomisine giden yolu açmak açısından da önemli.