Mehmet Yaşin: Hem öldürür hem güldürür

Patatesten ne yapılmaz ki! Kızartması, haşlaması, püresi, omleti, kumpiri, etli yemeği, cipsi, köftesi, alkolünden yapılan içkileri… Mutlaka unuttuklarım vardır. Patatese biraz saygı lütfen!

Ya tanrının aklına patatesi yaratmak gelmeseydi, damağımızın gelişimi nasıl olurdu kim bilir?

Geçen hafta sonu Kartal Pazarı’nda, kışlık patatesleri Mısır Piramitleri gibi üst üste dizili görünce, aklıma bu yazıyı yazmak düştü!

Aslında, patatesin o kadar çok özelliği var ki, “Dünyanın en sevgili kök yumrusu” unvanını yakıştırmak pek de yanlış olmaz.!

Başta, her yaşta çocuklar olmak üzere, bütün dünyanın sevdiği nimet o. Hem de ne bitmez tükenmez bir sevgi.

Hele, kızartırken etrafa yaydığı bir koku var ki, hiçbir parfüm, bu kadar tahrik edici olamaz!

Lezzet, koku, sevgi bir yana, öyle bir özelliğe sahip ki, insan dışında hiçbir canlı bu mertebeye henüz ulaşamadı.

Nedir bu özelliği diye soracak olursanız: NASA’nın 1995 yılında yaptığı bir deneme sonunda, patates, mikro yerçekimi ortamında yetiştirilen ilk sebze oldu. Yani insanlık günün birinde uzayda yaşamak zorunda kalırsa, onları yine patates doyuracak!

Bu kutsal yuvarlak, ayrıca dünya üstünde en çok çeşidi bulunan bitki. Sadece anayurdu Peru’da, 3 bin çeşit patates sayılmış. Diğer anayurdu Bolivya’da ise bu sayı binmiş.

Yani bu iki ülkede, yolda yürürken, taştan daha çok patatese basıyorsunuz!..

Özetlersek, “Patatesi sevmeyen ölsün” dedirtecek kadar büyük bir aşk var canlı varlıklarla patates arasında!

Ferdi Baba yaşasaydı, mutlaka göğüslere jilet attıracak bir “patates” güzellemesi yazardı!

Derler ki, patatesin mutfağa girmesinin üstünden tam 8 bin yıl geçmiş.

Çocukluğunuzda şişman birisiyle alay ederken, “şişko patates” diye bağırdığınız oldu mu? Ya da kof bir adamı anlatırken, “patates çuvalı gibi” tanımlamasını kullandınız mı hiç? Aşağıladığımız, suçladığımız patatesin aslında, dünya tarihini değiştiren bir sebze olduğu hiç aklınıza geldi mi?

Bu söylem benim değil. Ünlü tarihçi William H. McNeil, 1999’da yazdığı, ‘Patates Dünya Tarihini Nasıl Değiştird’ başlıklı makalesinde bunu öne sürdü.

McNeil, Amerika kıtasından gelen patatesin, 1770’li yıllarda kıtlık ve açlık çeken Kuzey Avrupa’yı yok olmaktan kurtardığını, zenginleştirdiğini ve bugünkü devletlerin kurulmasına ön ayak olduğunu iddia etti.

Bunu şöyle de söyleyebiliriz: “Patates Amerika kıtasından gelmeseydi, Avrupa bugünkü gibi olmayacaktı.”

Tahıla nazaran dört kat daha fazla karbonhidrat içerdiği için Avrupa’da hızlı nüfus artışına, kıtanın sanayileşmesine ve bugünkü uygarlığın oluşmasına katkıda bulundu.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Çok Okunanlar

Benzer Haberler
KAÇIRMA

Avrupa’da tereyağı krizi

Maliyetler ve üretim yetersizliği nedeniyle tereyağı fiyatlarının arttığı Avrupa’da...

Bahçeli kampanya başlattı: Askıda 9 Gülek Buğday

MHP lideri Devlet Bahçeli, "Dar ve sabit gelirli, asgari...

Gıda arzı ve enflasyonu ‘hibe’ formülü ile çözülecek

Ferit PARLAK Maliyetlerin yüksek olduğu tarım sektörüne yönelik yeni hibe...