Tire yöresinde arazide gezerken büyük bir zeytinlikten geçtim. Üç büyükçe taşıt aracı park edilmişti. Bir üreteç (jeneratör) motorunun sesi, insan seslerine karışıyordu. Merkezi bir noktaya yerleştirilmiş bu üretece bağlanmış 10 zeytin silkme aygıtını kullanan ustalar zeytin tanelerini yamaç araziye serilmiş olan çullar üzerine düşürüyordu. Kadınlı erkekli 40 kadar işçi neşeli bağırışlarla çalışıyordu. Traktörün römorkuna, büyük boyutlu zeytin çuvalları yüklenmekteydi. Saat 10.30’da yirmiden fazla çuval dolmuştu bile.
BÜYÜK İŞLETME
Çulları kadınlar seriyordu. Parselin bir kıyısından başlayıp, üst baştan aşağı doğru zeytin tanelerinin düşebileceği uzaklığa kadar bütün araziyi sıkıca kaplayacak şekilde çul sermişlerdi. Arazideki setlerden faydalanarak tanelerin birikeceği çukur alanlar oluşturulmuştu. Kıyıdan ve en üstten çırpılmaya başlanınca zeytin taneleri aşağı doğru yuvarlanıp, bir çuldan diğerine atlayarak bu çukur alanlarda birikiyordu. Dal parçaları ve yapraklar ayıklanıp taneler çuvallara dolduruluyordu. Dolan çuvalın ağzı çuvaldız kullanarak sicimle dikiliyordu.
Bazı erkek işçiler ellerindeki kazmalarla ağaçların dibini düzeltip, dipten çıkan sürgünleri temizliyorlardı. Ekibin yöneticisi olan kişinin yüksek sesle verdiği emirlere göre iş yapılıyordu. Böyle büyük bir ekip havanın elverişli olduğu zaman kısa sürede büyük bir alanın hasat işlemini tamamlayabilirdi. Aygıtların, işçi ekibinin ve hasadı yapılan ürünün taşıma giderleri azalacaktır. Nispeten kısa ömürlü olan akımtoplar (akümülatör) yerine üreteç (jeneratör) kullanılması maliyeti düşürme ve işin sürekliliğini sağlama açısından yararlıdır.
Kanımca zeytinlerin büyük jüt çuvallara tıkılması hatalıdır. Uygun boyutlu plastik kasalara konulursa hem taşınması daha kolay olacak hem de taneler ezilmeyeceği için daha nitelikli yağ elde edilecektir. Diğer bir hatalı uygulama da budama artıklarının yakılarak yok edilmesidir. Elindeki dirgenle budanmış filizleri harlı ateşin üzerine atan işçileri seyrettim epeyce. Geriye kül ve kömürleşmiş odun parçaları kaldı öbekler halinde. Odun külü neredeyse saf potasyum karbonattır. Çamaşır sodası olarak bilinen kuvvetli baz özelliği olan bu tuz; yağışlarla yıkanıp alt kısımdaki ağaçları kurutacak bir yoğunluğa ulaşabilir. Kalın odunlar iyi yanmadığı için kömürleşmiş halde yıllarca çürümeden ortalıkta kalmaktadır. Topraklarımız organik madde bakımından fakirdir. Bitkisel ve hayvansal canlıların artığı olan organik madde toprak zerrelerini birbirine yapıştırarak toprağın su ve besin maddesi tutma yeteneği iyileşir. Budama artıklarını ve yabanıl otları kompost veya malç şeklinde toprağa karıştırmak gerekir. Böylelikle topraktan kaldırılan besin maddelerinin bir kısmı geri verilmiş olur.