Türkiye’nin iklim kriziyle mücadelesi

Deniz Ataç  / TEMA Vakfı Yönetim Kurulu Başkanı

İklim değişikliğiyle mücadele küresel bir sorumluluktur ve Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi (UNFCCC) kapsamında her yıl düzenlenen Taraflar Konferansı (Conference of the Parties – COP), taraf ülkelerin bu sorumlulukla küresel tehdit karşısında aldıkları kararları tartıştığı, taahhütler sunduğu bir platform. COP zirveleri, özellikle son yıllarda fosil yakıta dayalı sektörlerden gelen baskılarla karşılaşsa da iklim değişikliğiyle mücadelenin hızlandırılması ve taraf ülkelerin taahhütlerini artırması için itici bir güç olarak görülebilir.

2023’de Birleşik Arap Emirlikleri’nde (BAE) gerçekleşen COP28, fosil yakıtların aşamalı olarak azaltılması ve yenilenebilir enerjiye geçişin hızlandırılması gibi önemli taahhütlerle sona ermişti. Türkiye ise 2053 yılı için “net sıfır emisyon” hedefini vurgulamıştı ancak mevcut enerji politikalarının büyük ölçüde fosil yakıta bağımlı olması, kömür santrallerine yapılan yatırımların devam etmesi ve yenilenebilir enerjiye geçişte yaşanan yavaşlık, bu hedefe ulaşmayı zorlaştıran unsurlar oldu.

Bu yazıyı kaleme alırken Bakü’deki zirve devam ediyordu. Gelişmekte olan ülkelerde iklim değişikliğinin maliyetleriyle başa çıkılması, emisyon azaltımı ve uyum stratejilerinin hayata geçirilmesi bu zirvede ana gündem maddeleri arasında yer aldı. Türkiye için bu süreç, karbon emisyonlarını daha etkin bir şekilde azaltmak, enerji politikalarını yenilenebilir kaynaklar doğrultusunda dönüştürmek ve doğa temelli çözümleri hayata geçirmek adına kritik bir fırsat.

İklim değişikliğiyle mücadeleyi güçlendirebilmek için, Türkiye’nin fosil yakıt kullanımını kademeli olarak terk ederek yenilenebilir enerji projelerine daha fazla yatırım yapması gerekiyor. Ayrıca, iklim değişikliğiyle etkin mücadelede karbon salımının azalması da tek başına yeterli değil. Karbon nötr hedefe ulaşabilmek için karbon yutaklarının korunması, yutak alanların ve karbon tutma kapasitelerinin artırılması gerekiyor.

Türkiye’nin iklim politikaları açısından arazi tahribatı

İklim değişikliğiyle mücadele ve sürdürülebilir bir gelecek için atılan adımlar, ülkelerin emisyon azaltımı taahhütleri ve ulusal katkı beyanlarıyla doğrudan ilişkilidir. Türkiye’nin 2016’da Paris Anlaşması’na imza atması, bu yönde önemli bir adım olmuştur. Ancak enerji sektöründe kömür ve diğer fosil yakıt yatırımlarının devam etmesi, “net sıfır emisyon” hedefine ulaşmayı zorlaştırıyor. İklim krizine karşı mücadelede yalnızca emisyon azaltımı değil, doğal varlıkların korunması da kritik öneme sahip. Bu noktada, fosil yakıtların ardından, iklim değişikliğine yüzde 23 oranında katkı sağlayan arazi tahribatı da büyük bir tehdit oluşturuyor. Arazi tahribatı, karbon yutaklarını yok ederek küresel karbon depolama kapasitesini düşürmekte ve iklim değişikliğini hızlandırmakta. Bu sorun, küresel Gayri Safi Hasıla’nın yüzde 10’una ulaşan ekonomik kayıplara yol açıyor.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Çok Okunanlar

Benzer Haberler
KAÇIRMA

Eray Özer ,Sadece savaşmayı bilenler gezegenin sonunun geldiğini görmüyor

İklim Zirvesi zengin ülkelerin fakir ülkelere yılda 300 milyar...

Zeytin üreticisi sıkıntılı! Günlük 3 bin liraya çalışacak işçi bulamıyorlar

Aydınlı zeytin üreticileri çalışacak eleman bulamamaktan şikayetçi. "Günlük 3...

Gıdada tufan yaşanacak

Harcamalarda meyve ve sebze yüzde 30.4 payla süt ürünlerini...

AFAD’dan 13 kente ‘turuncu’, 25 kente ‘sarı’ uyarı

AFET ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı (AFAD), Meteoroloji Genel...