Bir erkeğin akşam yemeği davetinde karısı ve çocukları asla görünmezlerdi. Konukların da eşleriyle gelmeleri beklenmezdi. Yani antik dönemin akşam yemeklerinde kadınlara yer yoktu. Servisi, genç ve yakışıklı erkekler yapardı!
Sizi bilemem ama ben çok merak ederim.
“Neyi?” diye soracak olursanız:
Bundan asırlar öncesinde, daha da eskilerde, ilk sofralarda ne yenir ne içilirdi?
Mesela, insanoğlunun et yemeye sakatatla başladığını öğrenince çok şaşırmıştım.
Hikâye (veya gerçek) şöyle: Hayvanı yakalamak hayli zor. O zamanın hayvanları da güçlü kuvvetli. Otlaklar henüz yağma edilmemiş. İnşaat, maden çetelerinin atalarının ataları bile henüz doğmamış. Sığınmak için genişçe bir ağaç kavuğu, birkaç gözlü mağaralar revaçta!
Avı yakalamak zor, onu parçalayıp yemek daha da zor. Üstelik çiğ çiğ.
Çiğ et lastik gibi olur. Isır ısır kopmaz.
Hayvanı, eldeki çakmak taşlarıyla yapılmış küçük aletlerle kesip, parçalamak imkânsız gibi.
Onun için insanlar, avı önce yumuşak karın kısmından yemeye başlamışlar. Yani bağırsak, işkembe, ciğer, yürek falan!
Bugün sakatata burun kıvıranlar, atalarının birer sakatat tüketicisi olduklarını akıllarının bir kenarına yazsınlar!