Bugün yazı, özlü sözlerle dolu. Hem de öyle beylik, boş söylenmiş lâflar değil. Hepsi kalıplı, hepsinin üzerine oturup saatlerce muhabbet edilir.
Bir tuhaflık yok, yine bir meyhanedeyim. Ve kimse ikiyüzlü davranmıyor yine. Herkes düşündüğü gibi konuşuyor, konuştuğu gibi davranıyor. Dördüncü Murat’ın şeyhülislamı Zekeriyazâde Yahya Efendi de zamanında, tam bunu tarif etmiş meyhaneyle ilgili dizesinde. Ama bunu başka bir fasılda konuşalım. Biz şimdi bugünkü meyhanemize dönelim.
Çağlayan meydanı malum, devasa adliye binasıyla biliniyor artık. Adliyeyi arkanızda bıraktığınızda, başında Çağlayan Yeni Cami’nin bulunduğu cadde, Vatan Caddesi. ‘Bayan işinde çalışacak ortacı, overlokçu aranıyor‘ ilanları yapıştırılmış muhtelif yerlere. Fast food dükkânları ve ucuzcu market sayısı da belirgin bir şekilde yüksek.
Daha önce yine bu cadde üzerindeki Lık Lık’a gelmiştim. Irmak Ocakbaşı o zamandan beri aklımda; Lık Lık’ın biraz aşağısında. Öyle kocaman, bağıran bir tabelası yok. Hatta kaldırım hizasındaki girişini kaçırdım da geriye bakınca gördüm. Tam köşede, sokak tarafında birinci kat, oto yıkamacının üstü. Bu kadar tariften sonra benim gibi kaybolmazsınız artık.
Süleyman ile sözleşmiştik, ben biraz erken geldim tabii. “19:00’da buluşalım” deyip yarım saat, bir saat erken geliyorum. Hem muhabbeti bölmeyeyim, hem de muhabbet sırasında gözlemlemeyi ihmal etmeyeyim diye.