Ebru Erke: Keşkeği, köftesi, koruk ekşisiyle, tıpkı evdeki gibi

Kendilerini Anadolu mutfağı olarak tanımlayan Herise İstanbul’un 1 yıldır özlemle beklenen yemeklerini yeni yerlerinde ilk tadanlardan biriydim. Aydın, Söke, Tire gibi İç Ege’ye yoğunlaşan mutfaklarında sadece tadım menüsü sunan Asude ve Bahadır Boğatır şefler gastronomimizin yüz akı bir mekân yaratmış…

Onları ilk olarak Kadıköy, Kızıltoprak’ta bir sokak arasındaki o minik yerlerinde tanıdık. Mutfak dahil 28 metrekare olan dükkânlarında toplam 3 masada, tek seferde maksimum 9 kişiye servis verebiliyorlardı. Açılmaları tam da pandemiye denk geldi ve ufak kapasiteli olmaları durumlarını avantaja çevirdi. Aileler ve arkadaş gruplarına yani kapalı gruplara hizmet verdiler. Hatta pandemide keşkeğin faydalarıyla ilgili haberler çıkmasının ardından şehrin dört bir yanına kaplar dolusu keşkek taşıdılar. Ne de olsa isimlerini aldıkları keşkek (Herise de bir çeşit keşkek) en güzel yaptıkları yemekleriydi. Ve buradan da anlaşılıyordu ki insanlar sadece hijyenik olarak güvende hissettirdiği için değil, yemeklerin lezzeti için de Herise’nin bağımlısı olmuştu. Bu ilgiye karşılık daha çok kişiye servis verebilmek üzere o küçük dükkânı kapatıp yenisi için çalışmaya başladılar.

Son bir yıldır ortalarda yoklardı. Ve sonunda geçen hafta Sarıyer, Reşitpaşa’daki yeni yerlerinde açıldıklarını duyurdular. Ve servise başladıklarının ilk günlerinde hemen Herise’ye koştum o çok merak edilen yeniliklerini ilk görenlerden olmak üzere. Bir kere baştan şunu söyleyeyim: Önceki Herise’yi unutun. Yok, korkmayın! Lezzet kısmından bahsetmiyorum, tarzlarında korkacak bir değişiklik yok. Aksine çıtayı daha da yukarılara taşımışlar. Ama yeni dükkânlarındaki dekorasyondan servisteki inceliklere Herise dünya standartlarında bir yer olmuş. Önceki Herise’den farklı olarak burada servis ortaya değil, kişiye özel yapılıyor. Tek bir tadım menüsü var. Hem öğlen hem de akşam açıklar ve 24 kişiye kadar ağırlayabiliyorlar.

Keşkeği, köftesi, koruk ekşisiyle, tıpkı evdeki gibi

Açık renk, kaliteli ahşap işçiliğinin ağırlıklı olması biraz Nordik hava yaratsa da içerideki ve servisteki ufak ayrıntılar Japon mükemmeliyetçiliğine ayna tutan bir tarz sergiliyor.

Mesela oturduğunuz an önünüze gelen iki katlı ekmek kutusu başlı başına bir hikâye. Dükkândaki çoğu ahşabı ve bunu da Haydanhuya markasının kurucusu, tasarımcı Gökhan Eryaman yapmış. Kutunun ilk katında buğday taneleri üzerine yerleştirilmiş ılık bir ekşi maya patatesli bazlama, alt katında mahlepli tereyağı, Tire’den çamur peyniri ve Ezine domatesinden yapılmış salça var. Tüm bunları o bazlamanın üzerine sürüp keyifle yemeniz için de alt katta özel bir bölüme yerleştirilmiş, hafif eğimli şık bir ahşap bıçak…

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Çok Okunanlar

Benzer Haberler
KAÇIRMA

Kırmızı ette fiyatlar düşecek! Bakanlık büyükbaşın ardından kuzu ithalatı için düğmeye bastı

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın vatandaşın kırmızı ete beklediği fiyatlarla...

Pirinçte yaşam maliyetine baskı oluşturabilecek fiyat artışı! Japonya 18 yılın zirvesinde

Japonya Tarım, Orman ve Balıkçılık Bakanlığı açıklamasına göre, 60...

Ömer Fethi Gürer: Et ithalatıyla piyasanın dengesi bozuluyor, üretici emeğinin karşılığını alamıyor

CHP Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer, çiftçi Hasan Erdal'ın...

“Gıda verimi dünyada yaklaşık yüzde 21 azaldı”

Türkiye Gıda Sanayii İşve­renleri Sendikası (TÜGİS) ve Sürdürülebilirlik Akademi­si’nin...