Çay muhabbet sever, kahve yalnızlık…
Yıllar, yıllar önceydi; Yeni Yüzyıl gazetesinde böyle yazdığımda…
Sonra Facebook’un ortalığa hakim olduğu dönemde bu söz aldı yürüdü; benden çıktı, başkalarının sanıldığı bile oldu.
Şimdilerde yazılarımı yazdığım kafeye giderken önünden geçtiğim çay ocağının camekanında bu sözü görüyorum.
***
Eski zaman…
Şunu da demişim: Çay söze katıktır, kahve kalbe ikramdır.
Hâlâ büyük ölçüde böyle düşünüyor, böyle yaşıyorum.
***
2012’de…
Not defterime şu notu düşmüşüm: “Garson soruyor: “Çay mı abi?” Hep çay istememe alışmış. “Yok“, diyorum çantamdan bilgisayarımı çıkartırken; “bugün yalnız olacağım, önce bir sade kahve getir!”
Tabii içtiğim kahve değişti…
Artık yeni kuşak kahvecilerin türlü çeşitli kahvelerini tercih ediyorum.
Türk kahvesini ise sadece yemek üzerine tercih ediyorum.
***
Çay yazacağım ama siz muhtemelen internet üzerinden okurken yazının üzerine bir kahve makinası reklamının bindirildiğini göreceksiniz.
Kahve sevgisi süratle artıyor.
Daha doğrusu, kahve endüstrisi ne yapıp edip genç kuşaklara kahveyi sevdiriyor; çay da tıpkı dostluklar ve içten sohbetler gibi kuytuya çekiliyor…