Bir çay kaşığı karabiber 2 gramken bir çay kaşığı kaya tuzu 11 gram. Bir çorba kaşığı sıvı yağ 11, bir çorba kaşığı su 15, domates salçası ise 57 gram.
Para sorun değil sabah zeytine, öğlen salatanın üzerine, akşam da yemeğe ‘biraz’ zeytinyağı boca edeyim derseniz enerji bombardımanı yaparsınız. Çünkü bir çay kaşığı zeytinyağı ile bir yemek kaşığı arasında mesela 80 kilokalori fark var!
Mesela her hafta evinde ıstakoz pişiren gurme emeklilerimizden Sait bey, ıstakoz pişirme tarifi verirken “Azizim önce ıstakozunun büyüklüğüne göre bir tencere alacaksın. İçilecek kalitede deniz suyu bulursan iyi, bulamadın mecburen biraz tuz ekleyip ideal pişirme suyu hazırla” dedi. İyi de, Sait beycim ne kadar biraz?
Biraz, bir tutam, avuç içi kadar, bir fiske, bir taşım, boza kıvamı, aldığı kadar, özleşene kadar, pembeleşene kadar, göz kararı ve hele şu kulak memesi kıvamı yok mu ya!
Nedir bu net olmayan ölçülerden çektiğimiz?
İşi bilenler hoşlanmaz bu birazlardan. Restoranlarda yalnızca yemek yapılmaz çünkü. Karlılık için tuzdan ete, aşçı yamağından peçeteye hesap kitap vardır. Yani lezzete giden yol hesaplamadan geçer.
Yemek mühim, mutfakta olan biten çok daha mühimdir.
Biraz ondan, biraz bundan diyen palavradan şef biraz idare eder ama önünde sonunda batırır. Tek başına batsa iyi, başkalarını da peşinden götürür.
Hükümetler de bir ülkenin mutfağıdır.
Gerçi bizde herşeyin başı cumhurbaşkanı var başbakan yok ama yemeklerin ölçülü, hesaplı kitaplı yapılmasını organize eden başaşçı başbakan ve en iyi tadı, en uygun harcamalarla yakalamaya çalışan bakanlar da yardımcı aşçılar…
Bizim başaşçı ve aşçı yardımcıları gelişmiş ülkelerdeki gibi standart ölçülerle değil hala eski usullerle tencere kaynatıp dükkanı döndürmeye çalıştığından, memleketin hali ‘bulamaç kıvamına’ geldi!