Yeni nesil pek bilmeyebilir ama yaşı benim gibi 45’e dayanan ve üzeri olanlar net şekilde hatırlar…
İlkokul yıllarınızı anımsayın… Gözünüzün önüne her bölgeye özgü ürünlerin yer aldığı meşhur Türkiye haritasını getirin. Türlü meyve ve sebzelerin, yemekler ve yöresel ürünlerin yer aldığı o fotoğrafı hatırladınız mı?
Eskiden okullarda büyük bir özen ve itinayla “Yerli Malı Haftası” kutlanırdı. Bu coğrafyanın kendine has ürünleri ve değerlerine sahip çıkılır, tasarrufun önemine dikkat çekilir ve bu bilinç daha ilkokul çağından itibaren tüm çocuklara aşılanırdı.
Bu özel günün ortaya çıkmasının özel sebepleri vardı. I. Dünya Savaşı ve ardından verilen kurtuluş mücadelesinden açlık ve yoklukla çıkıldı. Çok zorluklar yaşandı, çileler çekildi.
%51: TÜİK’e göre Türkiye’nin yeşil mercimekte yeterlilik derecesi
Bunlardan ders alınması ve yeniden yaşanmaması adına da toplumda bir bilinç oluşturmak için 1946’dan itibaren Yerli Malı Haftası kutlanmaya başladı. 1983’te adı Tutum, Yatırım ve Türk Malları Haftası olarak değiştirildi.
Yerli üretim ve tüketime yönelik farkındalığı artırmayı amaçlayan bu özel haftada aynı zamanda tutumlu olma, israf etmeme ve tasarrufun önemi vurgulandı. Özetle, bilinçli tüketici olmanın önemine dikkat çekildi.
1.3 milyar dolar: Türkiye’nin son 5 yılda ceviz badem ithalatına ödediği döviz
Tarımda son yıllarda “yerli” ve “milli” kavramları dillere pelesenk olsa da bu kavramların altının tam manasıyla doldurulamadığına şahit oluyoruz.
Sahadan gelen bilgi TÜİK’in açıkladığı verilerden farklı
İsterseniz işin en başından, tohumdan başlayalım…
Sofralarımıza gelen pek çok meyve ve sebze Türkiye’de üretiliyor ama bunların tohumlarına yönelik ithalat tartışması her daim gündemde.