Dilara Koçak: Yediğimiz, içtiğimiz, giydiğimiz plastikler!

Hayatımızın her alanında plastiklere maruz kalıyoruz. Farkında olmasak da mikroplastik soluyor, yiyor, içiyor, hatta giyiyoruz. Parçalanmayan plastikler, besin zinciri de dâhil olmak üzere her yerde karşımıza çıkıyor. Nature dergisinde yayımlanan, plastik ve endokrin bozuculara ait endişe verici bir çalışmayı paylaşmak istiyorum.

Yediğimiz, içtiğimiz, giydiğimiz plastikler

Endokrin bozucular, plastik şişeler, metal gıda kutuları, deterjanlar, besinler, oyuncaklar, kozmetikler ve pestisitler gibi günlük kullanılan pek çok üründe bulunabilir.

Özellikle üreme hormonları hormonları olmak üzere endokrin dengesini etkileyebilen çevresel bileşikler konusunda en çok risk altında olduğumuz konu ise plastikler. Plastikler, içerdikleri çeşitli kimyasallar nedeniyle vücudumuzdaki hormonları bozabiliyor veya onları taklit ediyor. BPA, ftalat ve PAH gibi plastiklerin yapısında bulunan kimyasallar, ısı değişimleriyle beraber gıdalar aracılığıyla vücudumuza giriyor. Bu anlamda herkesin yaşam tarzı alışkanlıklarını gözden geçirerek plastik kullanımını minimuma indirmesi gerekiyor. Plastik atıkların parçalanma süresi yaklaşık 500 yıl, evet doğru duydunuz! Endokrin bozuculara maruz kalmanın insan sağlığı üzerinde tiroit bozuklukları, kanser türleri, astım gibi birçok olumsuz etkisinden bahsetmek mümkün.

Yediğimiz, içtiğimiz, giydiğimiz plastikler

Ne yapmalı?

*Ev ve ofis malzemelerinde, döşemelerde, mobilyalarda ve özellikle çocuk odalarında DEHP içeren PVC kullanılmamalı.

*Fitalat içermeyen kişisel temizlik ürünleri kullanılmalı.

*İşlenmiş gıdalardan kaçınmalı, yerel, mevsiminde doğal beslenmeli.

*Plasik kullanımı azaltılmalı, hatta sıfırlanmalı. Plastik yerine cam şişelerdeki içme suları tercih edilmeli.

Kanser ile ilişkili

Nature dergisinde geçen hafta yayımlanan araştırma, bazı endokrin bozucuların meme, yumurtalık, deri ve rahim kanseri gibi çeşitli kanserlerle ilişkili olabileceğini vurguluyor. 10 binden fazla bireyin değerlendirildiği araştırmada bazı PFAS bileşikleri gibi belirli kimyasallara daha yüksek maruziyeti olan bireylerin kanser riskinin arttığı belirtiliyor. Per- ve polifloroalkil maddeler (PFAS), 1940’lardan bu yana çeşitli endüstrilerde kullanılan sentetik organik bileşiklerdir. PFAS suda çözünür, renksiz, kokusuz ve tatsızdır. İçme suyu ve tüketici ürünleri, insanların PFAS’a maruz kalmasının ana yollarıdır. Bu kimyasallar zamanla bozulmazlar ve bu yüzden “sonsuza dek kimyasallar” olarak adlandırıldılar. Bu durum PFAS’ların çevrede ve vücudumuzda biriktiği anlamına gelir.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz


Çok Okunanlar

Benzer Haberler
KAÇIRMA

Et tüketimi yüzde 50 azaldı fiyatı 30 TL düştü

Et fiyatları, azalan tüketim nedeniyle son dönemde düşüşe geçti....

Hal başkanlarından çağrı: Ucuz sebze ve meyve için haller tüketicilere açılsın

Mevsim sebzeleri hal çıkış fiyatları üzerinden karşılaştırıldığında geçen yıla...

Şap Raporu Kimin Canını Sıktı? Cevap Yerine Suçlama Geldi

Son günlerde tarım gündemini en fazla meşgul eden konu,...

Sulak alan kaybı, 2050’ye kadar 39 trilyon dolarlık ekonomik zarara neden olabilir

Yeni bir raporda, sulak alanların küresel çapta yok olmasının,...