Ne demişler; Isparta’nın keli, gölü, gülü meşhurmuş… Hadi gülünü, gölünü anladım da “keli” derken her yerde adına rastladığımız Süleyman Demirel’i mi kast ediyorlar, bir türlü çözemedim. Ama şuna eminim; Isparta, gölleri ve dağlarıyla benim en sevdiğim coğrafyalardan biri…
“Vaktiyle Gülistan denilen diyarın, Gülsultan adında hükümdarı varmış. Bu hükümdarın elma yanaklı, kiraz dudaklı, pembe gül tenli ve ahu bakışlı güzel bir kızı varmış. Kız, pembe gül tarlaları arasında doğup büyüdüğü için kendisi de güller gibi kokarmış. Bütün tabiat bu kıza âşıkmış. Bu güzel kız yüzünden komşu hükümdar dağlar, yıllarca birbirleriyle mücadele etmiş. Bunlardan Davraz adındaki dağ, yanıp tutuşan bağrından semalara alevler fırlatmış. Neden sonra bu dağlar bir karara varmış. Demişler ki: ‘El ele, omuz omuza verelim. Geniş bir dağ halkası yapalım. Bu halkanın ortasında hâsıl olacak ovayı bereketlendirelim. Ovanın güney bölgesini bağ, bahçe ve gül tarlalarıyla süsleyelim. Hiçbirimize yâr olmayan sevgilimizi oraya yerleştirelim. Başına da bekçi olarak Yağız Karatepe ile Efe Sidre tepeyi dikelim. Onun güzelliğini uzaktan seyredelim.’ Öyle de yapmışlar. Böylece dağ halkasının ortasındaki geniş ovanın güneyinde güzel Isparta; bütün tarih boyunca emniyet içinde, düşman istilası görmeden, huzur ve sükûn içinde, yeşil fistanının uzun eteklerini yayarak, sevdalılarıyla buluşmuş.”
Fosil kaynaklı kayıtlara göre, gülün yeryüzündeki varlığı en az otuz beş milyon yıllık geçmişe sahip… İnsanlık tarihindeki yeri ve önemi ise en az beş bin yıllık çok renkli bir geçmişe dayanıyor. Ancak Isparta’nın gülcülükle buluşması ne binlerce yıl geriye gidiyor ne de yukarıdaki efsane gibi… Isparta’yı gülle buluşturan isim Meydanbeyoğlu, Mehmet İzzet’in oğlu İsmail Efendi… Yalvaç ilçesinden gelip Isparta’ya yerleşen İsmail Efendi, 1889 yılında Bulgaristan’a bağlı Kızanlık Bölgesi’nden Denizli’nin Çal ilçesine gelen bir tapu memurunun gül çiçeğinden yağ elde edebildiğini öğrenir ve bu kişiyle mektuplaşarak, gülcülük üzerine geniş bilgilere sahip olur. Etrafındakilerin dalga geçmelerini umursamadan yıllar süren emek sonucunda gül yağı ve gül suları üretmeyi başarır. Onun bu işten para kazandığını gören yöre halkı da kendisinin kapısını çalar. İsmail Efendi, bilgisini onlarla paylaşır ve zamanla Isparta toprakları gül bahçeleriyle dolar. Günümüzde şampuanından reçeline, kreminden sabununa kadar birçok gül ürününü bulabileceğiniz, birçok yerli ve yabancı gül işleme fabrikalarının bulunduğu bir yer Isparta…
İsmail Efendi tarafından o ilk gül bahçesinin kurulduğu mahallenin ismi Gülcü Mahallesi… Isparta’da her yıl düzenlenen Uluslararası Gül Festivali, bu mahalledeki Gülcü Mezarlığı’nda yatan İsmail Efendi’nin mezarının başında edilen dualarla başlıyor.
Isparta’nın lavanta ve kiraz bahçeleri de gülü kadar olmasa da ünlü aslında… Gerçi halıları da ünlü ama bir zamanlar nerdeyse her evde bulunan halı tezgâhlarının yerinde artık neredeyse yeller esiyor desek yeridir.