Hem Gümrük Birliğinin tarıma ve gıda güvenliğimize doğrudan zarar veren uygulamaları güncellenmeli hem de tarımda markalı ve işlenmiş, ambalajlı yani fiyat cazibesi yaratan katma değerli ürün ihracatı modeline geçiş yapılmalı.
Son birkaç yıldır dünyada ve Türkiye’de artan gıda ve enerji fiyatları hem yaşam maliyetini önemli ölçüde değiştirdi hem de (baştan itibaren arz kaynaklı olduğu ve sistemik bir yapıya sahip olduğu gerekçesiyle enerji ve gıda hariç fiyatlar genel seviyesinin ölçümlendiği) çekirdek enflasyonu öne çıkardı.
Çekirdek enflasyon, küresel merkez bankalarının manşet enflasyondan daha fazla önemsediği bir veri olarak ortaya çıktı çıkmasına da… Geniş halk kesimlerinin özellikle de dar gelirli hane halklarının sofrası doğrudan gıda ve dahi enerji enflasyonundan etkilenmeye devam etti.
Son aylarda düşmeye başlayan Gıda ve Tarım Örgütü (FAO) gıda fiyat endeksine karşın ülkemizde gıda fiyatlarının aylık bazda artış kaydeden en yüksek endeks olması ise artık karnımızı doyurmanın bedelinin sadece bir değil bir çok parametreye hatta sadece bir sektör değil birden çok sektördeki yapıya bağlı olduğunu gösterdi. Üstelik bu durum sadece ülkemize de özgü olmaktan çıkmış, başta arz kaynaklı başlayan bir durumun zaman içerisinde talep kaynaklı bir sorunsala da dönüşmesini beraberinde getirmiştir.
Örneğin bu senenin başında BBC Türkçe’den bir haber: “İngiltere’de enflasyon üst üste ikinci ay da düştü ancak süt, peynir ve yumurta gibi temel gıda fiyatlarındaki artış son 40 yılın zirvesindeki yerini koruyor.”
Bu Ağustos ayında ülkede gıda enflasyonu temel ürünlerde düşüşe geçmiş olsa da yine de hafta sonu FT’da çıkan, “Dalgalanma fiyatlandırmasının yükselişi, eninde sonunda her yerde olacak” başlıklı bir haberde; restoranlarda artan fiyatların arz ve talep destekli algoritmalarla yapılan yapay zeka modellerinden ileri geldiğini açıklıyor.
Yine bu hafta karşılaşılan şu haber: “Kanada Başbakanı Justin Trudeau, ülkesinde artan gıda fiyatlarından süpermarket sahiplerini sorumlu tuttu.
Trudeau, fiyatlara çözüm bulmak için süpermarket sahiplerini toplantıya çağırdı, süpermarketlerden alınan vergileri yükseltme mesajı verdi.” göstermektedir ki; artık gelişmiş ve refah seviyesi yüksek olan ülkelerde bile onca sıkılaşma adımına karşılık gıda enflasyonuyla başa çıkabilmek giderek zorlu bir hal almaktadır.
Birincil etkeni kuraklık ve tarımdaki yanlış planlamalar olarak- ki bunun içerisine yanlış dış ticaret politikası da girmektedir- tanımlarsam ikincil olarak en büyük etmeni talep enflasyonuyla bozulan fiyatlama davranışları olarak açıklayabilirim. Ülkemizdeki gıda enflasyonunun son birkaç yıllık muhasebesini çıkarmak gerekirse; öncelikle ifade etmem gerekir ki; küresel olarak gıda fiyatlarının yükselmesine neden olan tüm faktörler, ülkemizde de gıda fiyat artışlarına önemli oranda sebep olmuştur. Ancak son birkaç yılda ülkemizde görülen bu alandaki fiyat artışları bir noktadan sonra bu eğilimlerin de üzerine çıkarak, kendine has bir yapı haline bürünmüştür.