Kendi bağrından çıkardığı Şırnak ve Batman dâhil tüm komşularının gerisinde kalan, Güneydoğu Anadolu’nun çıkmaz sokağı… Çok kültürlü, üç dilli, evliyalar ve aşiretler diyarı Siirt…
Hamo, geçimleri hayvancılık üzerine kurulu, göçer bir ailenin reisidir. Hamo’nun oğlu Şivan, kaderin bir cilvesi olarak, aralarında kan davası olan düşman aşiretin kızı Berivan’la evlidir. Hamo, oğlundan olan üç çocuğu da yaşamadığı için Berivan’a bir türlü ısınamamaktadır. Berivan, Hamo’nun aşireti için uğursuz ve lanetlenmiş gelindir. Hamo, sürekli oğlunun aklını çelmek istemektedir. Şivan’ın Berivan’dan boşanmasını ister. Şivan ise babasının baskılarına karşı, yalnız ve çaresiz Berivan’i terk etmez. Bu yüzden baba oğul sürekli kavgalıdır. Hayvancılığın eskisi gibi para getirmemesi yüzünden durumu bozulan Hamo, oğlunun aşiretten ayrılmak istemesiyle çılgına döner. Hamo ve oğulları, adamlarıyla birlikte son sürüyü Ankara’da satmak için trenle yola çıkarlar ve başlarına gelmedik kalmaz.
Yılmaz Güney’in senaryosunu yazdığı, Tuncel Kurtiz, Tarık Akan ve Melike Demirağ’ın başrollerini paylaştığı, Siirt’in Pervari ilçesinden Ankara’ya uzanan, 1978 yapımı, benle yaşıt bir film… Sürü, günümüzde televizyon dizilerinde anlatılan Kürt aşiretlerinden farklı, farklı olduğu kadar da gerçekçi bir başyapıt…
YA AŞİRETTENSİNDİR YA DEĞİLSİNDİR
Türk Dil Kurumu’na göre aşiret, “dil ve kültür yönünden büyük bir türdeşlik gösteren, birçok boydan oluşan, yapısındaki aileler arasında toplum, ekonomi, din, kan veya evlilik bağları bulunan göçebe veya yerleşik nitelikteki topluluk; oymak” anlamına geliyor. Her ne kadar 1970’ler öncesi kadar olmasa da Siirt’in sosyal yapısında, insan ilişkilerinde aşiret ve aşiretçilik hâlen önemli yer tutuyor. Her ne kadar göçebelikten kentleşmeye doğru hızla evrilseler de kent kanunlarıyla tanışsalar da aşiretler, Batı’dakilerin pek de alışkın olmadığı yaşamın bu ildeki belirleyicileri konumundalar. Hatta siyasal partiler nezdinde de güç unsuru olarak görülüyorlar. Hâl böyle olunca da farklı adaya oy verme, omuz atma, çocukların kavgası, mera paylaşımı gibi sebepler, aşiretler arasında kavgaya; bu kavgalar da gazete sayfalarında okuduğumuz ölüm ya da yaralanma haberlerine konu olabiliyor. Ya da 2021 yılından bir haber: “Siirt’te bir araya gelen kanaat önderleri ve aşiret liderleri başlık parasını kaldırarak bugünün şartlarına uygun bir şekilde geline bilezik, zincir, yüzük dâhil olmak üzere toplamda en fazla 200 gram altın alınmasına karar verdi.”
KADININ ADI YOK
Evliliklerin çoğunun görücü usulüyle yapıldığı aşiretlerin düğünlerine baktığınızda başlık parası “kaldırılsa” da altına getirilen sınırlamanın gerçek olmadığı aşikâr. Bunu ben değil, kendileri söylüyor. Konuyu çok uzatmayacağım; geçtiğimiz yıl +90’da yayımlanan “Aşiret olmak; Türk Dizilerindeki Gibi Değil” isimli belgeseli izlemek size epey fikir verebilir. Daha da merak edenler, Mehmet Tan’ın “Göçebelikten Kent Hayatına Geçiş: Siirt Dudêran Aşireti Örneği” başlıklı yüksek lisans tezini okuyabilir.