Ortalamanın üstünde seyreden hava sıcaklıklarına karşı uzmanlar, ülke genelinde iklim değişikliğini esas alan politikaların hayata geçirilmesi gerektiğini söyledi.
Artan hava sıcaklıkları, uzun süreli yağışsız günler, kuvvetli yağışlar, kuraklıklar, orman yangınları… İklim krizi ile birlikte değişen mevsim sıcaklıkları ve doğadaki dönüşümler, gündemi meşgul etmeye devam ediyor.
Her mevsim bir öncekinden daha kurak bir kış ve yaz geçirmeye devam ediyoruz. Ülke genelinde yağışlar mevsim normallerinin altında seyrederken yeni yılın ilk ayında yeni bir sıcaklık rekoru kaydedildi. Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı Meteoroloji Genel Müdürlüğü’nün ‘2025 Ocak Ayı Alansal Yağış Raporu’ verilerine göre 2025’te 24 yılın en kurak ocak ayı yaşandı.
Uzmanlar, iklim krizini artıran nedenler arasında üretimin ve üretimden kaynaklı aşırı tüketimin sürekli artıyor olmasını ve yeraltı su kaynaklarının hızla azalmasını gösterdi.

‘AŞIRI TÜKETİM İÇİN ÜRETİM İKLİM KRİZİNİ DERİNLEŞTİRİYOR’
İklim Adaleti Koalisyonu adına görüşlerini aktaran Caner Gökbayrak, 1980’lerde NASA’nın ‘Anadolu çölleşecek’ uyarısı yaptığını fakat uyarının ciddiye alınmadığını söyledi. “Geçtiğimiz 45 yılda bu durum ciddi boyuta ulaştı ve şu anda kuraklık daha da ilerliyor” diyen Gökbayrak şunları söyledi:
“İklim krizini yaratan temel nedenin havadaki karbondioksit artışıdır. Son 300 yüz yıldır yeraltından karbonu yani kömürü, doğal gazı, petrolü çekip onları yakarak havaya verdik ve bunun sonuçlarını yaşıyoruz. Havada karbondioksit artışına paralel artan hava ve deniz sıcaklıkları, 85 kat daha etkili metan ve su buharı gibi gazların da artışını tetikleyerek krizi daha da derinleştirmektedir. İklim krizini yaratan ve hiç söylenmeyen bir boyut da üretimin ve üretimden kaynaklı aşırı tüketimin sürekli artıyor olması. Bu krizi yaratan sistem aynı zamanda kalitesiz üretimle halkı daha fazla satın almak zorunda bırakarak devam ettiği sürece iklim krizine karşı bir başarı sağlamak mümkün olmayacak gibi gözüküyor. Bununla birlikte Türkiye, imzaladığı Paris Anlaşması’ndaki gereklilikleri yerine getirmiyor, aksine karbon yükünü daha da arttıran faaliyetler yapılıyor. Akbelen ormanı, Afşin Elbistan Termik Santrali’ne yeni ünite ekleme gibi faaliyetler karbon yükü ağır sanayiyi teşvik etmeye devam ediyor.”
İklim krizinde yeraltı suyu kaynaklarının kaçak kullanımına dikkat çeken ve bu kullanımın denetlenmediğini belirten Gökbayrak şöyle devam etti:
“İklim krizi ile birlikte karasal tatlı su kaynakları çok daha önemli konuma geldi. Özel donanımlı Grace-fo uydularından alınan veriler 2014 yılından bu yana yeraltı su kaynaklarında ciddi azalma olduğunu ortaya çıkardı. Buna neden olarak tarımsal sulama gösteriliyor fakat görünmeyen başka bir kaynak daha var. Özellikle sanayi tesislerinin bir tane yasal yeraltı suyu kuyusuna karşılık kaçak birkaç tane kaçak kuyuları var. Türkiye’de önceden 5, 10 metrede çıkan yeraltı suyu şu anda 200 metrelere inmiş durumda. Bununla birlikte dereler özellikle sanayi tarafından, hiçbir amaçla kullanılamayacak düzeyde kirletiliyor. Bu kirletmeye karşı devlet kurumları görevlerini yapıp kirletmeyi engellemiyorlar. Bu da suyun tarımsal kullanımını engelleyip çiftçiyi yeraltı suyuna yönlendiriyor.”