
Eğitim ve organik tarım çiftliği Narköy’ün kurucusu Nardane Kuşçu, hem atalık tohum hem de bilgi biriktirip gelecek nesillere aktarıyor. Tohum ana Kuşçu, “Atalık tohumlar susuz tarımı bilir. Bu tohumların ürünüyle yetişenler daha sağlıklı olur” diyor.
Türkiye’de geçmişinde ‘en başarılı sosyal girişimci’ olma onuru… Bıkmadan usanmadan ‘toprağa sevgi ve saygı’… Aşık Veysel’in deyimiyle “Bir çekirdek verdim/dört bostan verdi” doğurganlığındaki toprağa emek… Sağlıklı, organik, ekolojik, kendi kendine yeten bir yaşamın ipuçları… 1200’den fazla atalık tohum ile ‘umudun yeşermesi’… Kocaeli Kandıra’da ‘uçan kuşun kanadından’ Narköy mucizesi. Belki de okul kitaplarında öğrendiğimiz ama sonra unuttuğumuz ‘kendi kendine yeten 7 dünya ülkesinden biri Türkiye’ adımı…
Öyle güzel, öyle değerli ki Nardane Kuşçu Ana’nın biriktirdikleri… Çiftlik evinde babaanne, büyükbaba ve anneyle ekim dikim çabaları. Daha küçücük bir çocukken yepyeni bitkileri yetiştirme denemeleri. Anne farklı bir dokuma yaptığında, denediğinde bunu nerden öğrendiği sorulunca, dudaklarından dökülen, “Uçan kuşun kanadından” sözcükleri…
Merak, keşif, deneme… Sonra modelleme… 6-7 yaşından beri tohum topluyor. Köyden getirdiği tohumları teneke kutulara ekiyor önce. Geleceğe sadece umut değil, bereket de aşılıyor.
Gururumuz Köy Enstitüsü mezunu öğretmenlerin yetiştiği 1972 mezunu bir ilkokul öğretmeni o aslında. 42 yıl emek, eğitim…
O günleri anlatırken, “Okulumuzda tarım dersi diğer derslerimiz kadar değerliydi. Bahçemizi kendimiz eker, diker, bakardık ve oradan gelen gelirle okulumuzun bazı masrafları karşılanırdı. Öğretmenlik yaptığımız okullarda da öğrencilerle bahçeler kurduk. Uygulama çok önemliydi. Eğitimin mayası da buradan” diyor.
Doğa öğretmenim oldu
Her yerde köylere, üretici ve köylü pazarlarına gitti. Dedelerle, ninelerle sohbet etti, alışveriş yaptı. Tohumlar topladı, sonra onları temiz topraklarda yağmur sularıyla yetiştirdi. Şunları anlatıyor:
“Atalık tohumlar susuz tarımı bilir. Gittiğiniz coğrafyayı ve insan yapısını tanımak önemli. Eskiden ne ekilirdi, dikilirdi, hayvancılık, arıcılık yapılır mıydı, ne zaman ne ekeceklerini nasıl bilirlerdi, önemli araştırma konularımdı. Tohumların büyük çoğunluğu kadın eliyle toplanır, devam ettirilir. Bu sadece Türkiye’de değil, tüm dünyada böyledir. Kadınlar monokültür tarım yapmaz. Öncelikle evinin, köyünün, savaş zamanı ise cephedeki çocuğunun ihtiyacını karşılamak, gelecek nesillere öğretip tohum bırakmak üzere yapar. Çocukluğumda yaylaya giderdik. Yaylaya bizimle gelen büyüklerimizden dağları, ormanları, çalıları, yenilebilen yabani meyveleri, kendi sakızımızı, oyuncaklarımızı yapmayı öğrendik. Doğal özgüven ve ekolojik okur yazarlık böyle oluşuyormuş. Doğa en büyük ve daimi öğretmenim oldu.”