Türkiye, yerli enerji kaynaklarını devreye almak için son dönemde atağa geçti. YEKA ihaleleri ile güneş ve rüzgâr enerjisi potansiyeli değerlendirilecek, yerli teknoloji geliştirilecek. Sektör temsilcilerine göre, henüz gündeme gelmeyen birçok potansiyel enerji çeşidi var. Bunlardan biri de biyokütle…
Türkiye, enerjide dışa bağımlılığını azaltmak adına son yıllarda yerli kaynaklara ağırlık verme yönünde politikalar izliyor. Burada da yenilenebilir enerji büyük rol oynuyor. Türkiye’de yenilenebilir enerji denildiğinde ağırlıklı olarak su kaynakları, güneş ve rüzgâr konuşuluyor. Ancak henüz çok konuşulmayan biyokütle gibi diğer enerji kaynaklarının da potansiyeli oldukça yüksek. EMTA Enerji Genel Müdürü Orkun Özgencil, Türkiye’de yatırımcının biyokütle, biyogaz gibi alanlarda bilgilendirilmesi gerektiğini vurgulayarak, “Türkiye’de biyokütle tarafında çok ciddi bir potansiyel var. Biyokütle, tarımsal atıklardan, aklınıza gelebilecek kalorifik değeri olan her şeyin bir kazan içerisinde yakılıp, enerji elde edilmesi. Kısaca organik maddelerden çeşitli yollarla elde edilen enerjiye, biyokütle enerjisi denebilir” şeklinde konuşuyor.
Rüzgâr, hidroelektrik, jeotermal, biyogaz/biyokütle, güneş ve fosil yakıtlı enerji santrallarına anahtar teslim çözümler yapan EMTA Enerji’nin Genel Müdürü Orkun Özgencil, son beş yıla bakıldığında daha çok kömür ve doğalgaz olan pazarın, yenilenebilir enerjiye dönmeye başladığını belirterek, “İthal edilen gazın ve kömürün yerine artık kendi yerli kaynaklarımızı kullanmak gibi bir bilinç oluşmaya başladı, onunla ilgili politikalar da uygulanıyor. 2000’li yıllarda başlayan rüzgâr son noktalarına geldi, YEKA ile birlikte artık bunun teşvik olmadan da yapılabileceği ispatlandı. Bunu yapanlar da belli başlı şirketler dolayısıyla bir aritmetiği var. Teknoloji geliştikçe maliyetlerin aşağı düşeceği öngörüsüyle bu fiyatları verdiler. Liberalleşen piyasa doğru yolda diyebiliriz. Sadece rüzgâr değil, güneş vesaire bunların da daha liberal şekilde pazarda yer bulması lazım. Çeşitlilik çok önemli. Rüzgâr öncelikli olmak üzere diğer yenilenebilir enerji kaynaklarının yanında biyokütle, biyogaz yatırımcıyı da bilgilendirmeye çalıştığımız alanlar. Türkiye’de biyokütle tarafında çok ciddi bir potansiyel var” diyor.
DAHA NEREDEN ÜRETEBİLİRİZ
Rüzgârda kapasite kullanım oranının yüzde 17’lerde olduğunu, biyokütlede bu oranın yüzde 80-90’lara kadar çıktığını belirten Özgencil, “Maliyetten ziyade 10 megavat (MW) bir biyokütle santralı yapmak istediğinizde günde 400 ton girdi sağlamanız lazım. Operasyonu çok zahmetli. Bu girdiyi toplamanız, depolamanız, belli bir kalorifik değerde tutmanız, bu insanlara zor ve riskli geliyor. Onun yerine diyor ki ‘rüzgâr türbinini dikerim, rüzgârım gelir, pervane döner, sayaç işler ben paramı kazanırım’. Aynı şey güneş için de geçerli. Biyokütlede geri dönüş oranları daha iyi olsa da, operasyon daha zahmetli. Neticede bir işletme o, bir fabrika. Ama bunların teşvik edilmesi, bununla ilgili yatırımcıların bilinçlendirilmesi gerekiyor. Bu biyogaz için de geçerli. Biyokütle enerjisine çevrilebilecek ormansal, hayvansal, bitkisel ve organik atıkları koyduğunuz zaman inanılmaz büyük enerji girdileri bunlar. Atıkları dönüştürüp çevreyi bunların zararlarından kurtarmak, üstüne bir de enerji sağlamak mümkün. Liberalleşen bir enerji piyasası içerisinde girdik, özel sektör teşvik ediliyor, enerji fiyatları düşüyor, düşerken aynı zamanda bizim o çeşitlilikte daha nerelerden enerji üretebiliriz diye kafa yormamız lazım” şeklinde konuşuyor.
BİYOKÜTLE ENERJİ KAYNAKLARI
1. Ormansal kökenli
2. Tarımsal kökenli
a. Hayvansal kaynaklar
b. Bitkisel kaynaklar
3. Endüstriyel ve kentsel kökenli
YABANCI FONLARIN RADARINDA
TÜRKİYE’NİN biyokütle atık potansiyelinin yaklaşık 8.6 milyon ton eşdeğer petrol (MTEP), üretilebilecek biyogaz miktarının 1.5-2 MTEP olduğu tahmin ediliyor. Biyokütle için mısır, buğday gibi özel olarak yetiştirilen bitkiler, otlar, yosunlar, denizdeki algler, hayvan dışkıları, gübre ve sanayi atıkları, evlerden atılan tüm organik çöpler (meyve ve sebze artıkları) kaynak oluşturabiliyor. Yenilenebilir Enerji Kanunu ile biyokütle yatırımları, en yüksek sabit fiyatlı alım garantisi seviyesi olan kilovat saat başına 13.3 dolar/cent ile destekleniyor. Yabancı fon şirketlerinin Türkiye’deki biyokütle potansiyelini çok net izlediğini ifade eden Özgencil, “Türkiye’deki teşvikler yurtdışındaki fon ve yatırımcılar için de önemli. Daha gelişmekte olan bir enerji piyasası içerisindeyken, ‘Ben ne koyarım da ne kadar zamanda geri alırım’ diye baktıklarında kendi ülkelerinde veya diğer gelişmiş ülkelere baktıklarında böyle potansiyellerinin olmadığını bildikleri için, risk algılarına göre yatırım yapabilme kabiliyetleri var. Bunu istiyorlar” yorumunu yapıyor.
www.hurriyet.com.tr