Pandemi, savaşlar, iklim değişimi ve giderek daha sık karşılaşılan küresel krizler, ülkelerin önceliklerini yeniden gözden geçirmelerine yol açtı. Bunun sonucunda ülkeler, gıda güvencesini ajandalarının en tepesine aldırlar.
Bu kapsamda gıdada yeterliliğin yanı sıra ona gerektiği yer ve zamanda ulaşabilmek de önem kazandı. Böylelikle lojistik, satın alma gücü, sürdürülebilirlik gibi konular da öne çıkmaya başladı.
Yakın gelecekte gıda fiyatlarının daha da yükseleceği ve gıda krizlerinin baş göstereceği sıklıkla dile getiriliyor. Ülkeler son yıllarda, başta buğday ve pirinç olmak üzere, ihtiyaçlarının çok üzerinde gıda depoluyorlar. Bununla da yetinmeyip ülke dışında, yabancı ülke topraklarında arazi kiralayarak veya satın alarak tarımsal üretim yapma yoluna gidiyorlar.
Yeni sömürü düzeni kuruluyor
Gerçekte tüm dünya nüfusuna yetebilecek olan gıda ve diğer kaynaklar, özellikle gelişmiş (!) Batının açgözlülüğü, tüketim çılgınlığı ve aşırı müsrifliği nedeniyle dünyanın bir bölümüne yetmemekte, 21.YY’da milyonlarca çocuk açlıktan ölmekte. Sorun aslında üretimin ötesinde paylaşım sorunu…
Afrika, ülkelerin iştahını kabartan kıtaların başında geliyor. Çünkü Afrika toprakları hala bakir, verimli ve kirlenmemiş… Ancak Afrikalı üreticiler açısından en büyük tehlike, yasal haklarının yetersizliği ve arazilerini tamamen kaybedebilmeleri riski…
Eskiden Kara Kıtada altına hücum vardı, şimdi ise toprağa… Ancak çoğu Afrikalı sömürüldüklerinin farkında olmadan günü kurtarma ümidiyle bu gelişmelere seviniyor… 16.YY’da köleleştirilerek Amerika’ya götürülen ve çiftliklerde ölümüne çalıştırılan Afrikalının belki de artık bizzat kendi arazisi üzerinde köleliği söz konusu…
Cumhurbaşkanımızın ifadesiyle, 140 ülke, kendi sınırlarının dışında toprak kiralıyor ve kiralanan bu arazilerin miktarı ülkemiz yüzölçümünün üç katına ulaşıyor. Gelişmiş Batı ülkelerinin yanı sıra birçok Ortadoğu ülkesi de Afrika’da arazi kiralıyor, tarımsal üretim yapıyor.